Yeni başlangıçlar insana her zaman heyecan ve mutluluk
verir. Kendi adıma ‘Doğru Haber’in güzel bir başlangıç olmasını temenni ediyorum.
Bu hafta, ‘Negatiflik Hastalığı’na
yakalananlara yer vermek istiyorum. Çevresine sürekli negatif enerji pompalayan
insanlar hep var maalesef. Bir arada bulunduğumuz ortamlarda sanattan,
kültürden, edebiyattan, bilimden konuşmak yerine illaki dünyamızın ve ülkemizin
sorunlarını ve özellikle siyasetin konularını konuşmaya iterler insanı. Her ne
kadar lafı değiştirme çabalarınızda olsa tekrar aynı konuya sözü bağlamayı bir
şekilde de olsa başarırlar.
Ekonomimizin ne kadar kötü olduğu, bizi çok kötü günlerin
beklediği türünden klişeleşmiş cümlelerle yandık bittik, öldük portresi çizip
dururlar. Bu negatif bakış açılarının ardından nedense bizden de hep onay almak
isterler. Tartışmaya mahal vermemek için ne kadar da yuvarlar cümlelerle moral
bozucu sohbete devam etsek de ister istemez insanın yüzü gerilir ve moral bozukluğuna
engel olamayız. Her anlamda aynı kişiler tarafından sergilenen bu tiyatro
gösterisi sergilenir ve birçok insanda bu tiyatroyu izlemeye mecbur bırakılır. Bu
durumun tam tersi olan her şeyi tozpembe görmek de doğru bir ruh hali değil
elbet. Elbette ki ülkemizin ve dünyamızın sorunlarına kafa yoralım ve çözümüne
katkılarımız olsun. Buna kimin itirazı olabilir ki? Bizlerin çözebileceği en
küçük problemleri dahi devlet büyüklerimize havale etmek ve onları bunlar
üzerinden eleştirmek bize ne kazandırıyor anlamış değilim.
Sanki her insan, dünyanın ve Türkiye’nin sorunlarını her dakika
konuşacak, siyaset yapacak bir gerekliliği var gibi ruh hâline bürünürler. Eğer bu negatiflik
ruh haliyle memnuniyetsizliği çoğaltma gayreti güdülüyorsa bunun çok işe yaramadığı
görülmeli artık. Sıkıntıları sürekli dillendirmek yerine çözüm önerileri üzerinde
alternatifler, fikirler geliştirmek ve bunu hayata geçirerek insanlara
gösterebilmek en doğru hareket gibi geliyor bana.
Konumuna göre üretimin içerisinde olmak, çalışkan olmak,
sosyal projelerde yer almak, kendi geçimine katkılar sunmak, mevcut işini iyi
yapmak gibi onlarca yapabilecekleri önlerindeyken bu kısır döngü içerisinde
dönüp durmak kendilerine ya da kime ne kazandırıyor anlamış değilim.
Meslek olarak aktif siyasetin içerisinde olanlar
beklentileri çerçevesinde yaşadığı ülke ve dünyaları hakkında olumlu veya
olumsuz yargılara sahip olabilirler. Ama sıradan vatandaşın, memurun, esnafın,
emeklinin aktif siyasetin içerisinde olmasına ne gerek var. Bütün hayatını olumsuz etkileyecek derecede
politik tarafgirlik doğrultusunda hayatını sürdürmesine gerek yok. Seçim zamanı
kime oy vermek istiyorsan gidip oyunu kullanırsın olur biter.
Hayat dolu, neşeli insanlar, somurtkan suratları dahi
yumuşatır ve gülümsetir. Bunun tersi durumda da durduk yere strese girer insan ve
hüzün kaplar yaşantısını. Özgüven kaybına uğrar. Sıkıntılarımız dün vardı, bu
günde var. Yarında da olacak maalesef. Önemli olan çok çalışarak, katma değer
üreterek, kendimizi ve toplumumuzu iyi eğiterek, sıkıntılarımızı minimize etmek
hedefimiz olmalı. Bir ömür hayatı kendimize cehennem etmemize ne gerek var
velhasıl.
Sonuç olarak; algı operasyonlarının, tezviratların ve
negatiflik hastalığının, sağlığımızı, moralimizi bozmaması için millet olarak elimizden
gelenin en iyisini yapmak görevimiz olmalı.
Bir de ülkemizde, doların yükselişi gibi istenmeyen
durumları gördükçe ağzı kulaklarına varan insan modelleri var. Bunları da
ileriki yazılarımda ele almayı düşünüyorum kısmetse. Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun25.11.2018
Yazı No: 1
http://www.yenidogruhaber.com/