27 Aralık 2015 Pazar

Yeni Yıl

Yeni Yıl

Mekke’nin fethinin 1385. yılını idrak ettiğimiz ve Miladi 2016 yılına gireceğimiz şu günlerde 2015 yılı değerlendirmeleri ve 2016’dan beklentiler, tahminler yapılıyor bu günlerde. Yeni yıla girerken gerek dünyamız gerekse de ülkemiz birçok sorunlarla boğuşuyor. Orta doğunun baş aktörü yanı başımızdaki Suriye gibi gözüküyor. Suriye’de ki savaş, halkından sonra en fazla bizi etkiliyor diyebiliriz. Bayır Bucak Türkmenleri üzerinden de oynanan oyunlardan sonra bu savaş bizleri daha da çok ilgilendirmeye başladı. Belli ki hassas noktamızın, o bölge olduğunu bilen birileri oradan vurmaya çalışıyor. Rusya'nın son zamanlarda oynadığı oyun bu olsa gerek. Sıcak savaş hattında olmasak da Suriye'nin yakınında bir ülke olarak, dolaylı da olsa savaş halindeki huzursuzluğu, gerginliği yaşıyoruz diyebiliriz.

Bulunduğumuz coğrafya da tarih boyu bu ve buna benzer mücadeleler hep yaşandı, şu anda yaşanıyor ve uzunca bir süre daha yaşanmaya da devam edecek gibi gözüküyor. Bu karmaşık, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bölgede güçlü olabilmemiz için, doğru ve sağlam adımlar atmak zorunda olduğumuzun bilinci içinde olmalıyız. Ülkemiz ve iktidar partisinin, dünyadaki bütün sorunların mümessili gibi gösterilmeye çalışılan hastalıklı bir ruh haliyle karşı karşıyayız son günlerde. Bu durumu akıllıca bertaraf etmeli ve dış güç odaklı algı operasyonlarına karşı mücadelemizi hız kesmeden sürdürmeliyiz. Birde yandık, bittik, öldük, bölündük moral bozukluğunu pompalayanlara karşı her şeye rağmen sağlam durmalıyız, durabilmeliyiz.

Dünya savaşları çok büyük yıkımlara sebep olmuştur ama dünyanın sonu da olmamıştır. Günümüzde yaşanan sıkıntıları ve savaşları bahane edip dünyanın sonu gibi görenler veya göstermeye çalışanlar kendilerini çok fazla yormasınlar bence. İyi örneklerin değil de kötü örneklerin daha çok ses getirdiği dünyamızda paranın gücü ile her türlü oyunlar sergileniyor maalesef.

Son yıllarda yaşadığımız sorunlarda ülkemizde ne kadarda çok vatan haininin olduğunu bize çok açık göstermiştir. Ülkesine, vatanına, halkına karşı nankör olanların, hep kendilerine göre bir bahanelerinin olduğunu gördük. Kurtuluş mücadelesi olsa olsa gayri müslümlere karşı verilir, verilmelidir Müslüman Müslüman’dan kurtulmak istemez. Kardeştir, kardeş olmayı istemelidir. Biz Müslümanlar, biz Türkler, biz Kürtler her ne şart olursa olsun tedbiri elden bırakmamalıyız. Doğru zannedip de yanlış ata oynayan öyle çok insan var ki tarihte de günümüzde de. Akabinde mezarlıkları dolduran da onlardır.

Özellikle Müslüman ülkelerde taraflar ve birbirine düşman guruplar inşa edilmeye çalışılıyor. Sudan sebeplerle, komik bahanelerle o ülkelere ve halkına bombalar yağdırılıyor. Yakın tarihte yanı başımızda izlediğimiz Irak örneği hala belleklerden silinmedi. Suriye ve bütün Müslümanların dış etkenli yaşadığı sorunun temelinde bu var aslında.

2015 yılına damga vuran Suriye savaşının en önemli parçası olan göçmen Müslümanların akın akın Avrupa ülkelere gitmekteki büyük istekleri, geldiğimiz noktada biz Müslümanlara çok büyük dersler verebilmelidir. Bir başka ders de her gün sahillerde yaşanan göçmen ölümleri. Ne zaman ki dünyamızda, her ölüm aynı değerde yürekleri acıtır ise o zaman dünyadaki sıkıntıların birçoğu çözüme kavuşur diye düşünüyorum.

Kişisel tercihlerimiz ve ayrıntılar her zaman büyük resmin parçaları konumundadır. Bireylerin ve devamında ülkelerin doğru hareket etme erkleri, sorunların birçoğunun çözümünde katalizör görevi görecektir.  Her geçen gün izleyici rolümüz artarak devam ediyor. Belki de bu izleyicilik rolünden biraz uzaklaşıp kendimize dönmemiz, dış etkenleri birazda olsa bertaraf edip kendimizi görmemiz gerekiyor. Günümüzde tek tip insan modelleri yerine, daha değerli, daha yerli, daha dini, daha kültürel, daha yerel anlayışları ve modelleri günışığına çıkarmamız ve taraftarlar bulmamız gerekiyor. Yerellikleri bozmadan, doğallıkları muhafaza etmemiz elzem. Bırakın da biz olarak kalalım ama hak edip de alınan Nobel ödüllerine de sahip çıkalım. Bu vesile ile haklı gururumuz Prof Aziz Sancar hocamızı emeklerinden dolayı teşekkür ediyor ve tebrik ediyoruz.

Mekke’nin fethinin yıldönümünde ve yeni yılda biz Müslümanlara daha güzel günler getirmesi temennisiyle, sağlıcakla kalınız.


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 30 Aralık 2015 - Yazı No: 79
İrade Gazetesi-Yeni Yıl-30.12.2015-İlkay Coşkun

21 Aralık 2015 Pazartesi

Sultanşehir Yazıları

Sultanşehir Yazıları


Bir şehri sevmek, bir zamanı, bir mekânı sevmektir
Bir şehri sevmek, meçhulü, muammayı sevmektir
Bir şehri sevmek, orada kendini bulmaktır
Bir şehri sevmek, aşka sebep aramaktır  - Ahmet Hamdi Tanpınar -

Sivas’a yazılan kitapları, şiirleri okumak, değerlendirmek her zaman beni heyecanlandırmıştır. Kitap içerisinde Sivas’ın bilmediğim taraflarını öğrenmek her zaman için beni sevindirmiştir. Bu hafta Sivas üzerine yazılmış elli yazının yer aldığı “Sultanşehir Yazıları 2015” kitabından bahsetmek istiyorum izninizle. Sivas’ın ayrı ayrı güzelliklerinin, kültürel değerlerinin ele alındığı bu kitapta tarihi, anıları ve özlemleri bulacaksınız.

Bu eser 2015 yılı 4.Sivas Kitap Günlerinde Şemseddin Sivasi Hazretlerinin aziz hatırasına ithaf edilmiştir. Sivas Vilayet Kitaplığından çıkartılmış. Alper Duran Bey’in hazırladığı bu özel seçkide yazıları olan yazarların isimlerini anmak istiyorum izninizle. Adnan Mahiroğulları, Ahmet İzzet Göze, Ahmet Mahir Pekşen, Ahper Nuri Delican,  Ali Şahin Canozan, Alim Yıldız, Ayşe Benek Kaya, Bahattim Özdemir, Berat Demirci, Bilal Tırnakçı, Burhan Paçacıoğlu, Cafer Kelkit, Çağrı Toğa, Doğan Kaya, Dürdane Penbedil, Ebubekir Sıddık Yücel, Ergin Doymuş, Ergun Göze, Erhan Paşazade, Fatma Pekşen, Haluk Çağdaş, Hanife Döner, Hasan Coşkun, Hilmi Arıç, Hüseyin Akkaya, Hüseyin Kaya, İbrahim Yasak, İlkay Coşkun, İsmail Hakkı Acar, Kadir Pürlü, Kadir Üredi, Kasım Demir, Kemalettin Kuzucu, Kutlu Özen, Halis Demir, Mustafa Şarkışla, Metin Bozkuş, Muhsin İlyas Subaşı, Murat Kıral, Musa Tektaş, Muzaffer Gücer, Müjgan Üçer, Orhan Paşazade, Osman Çelik, Recep Toparlı, Talip Mert, Talip Özdeş, Tekin Şener, Yavuz Bülent Bakiler ve Zeynep Akkiraz Ayhan isimlerinin yazıları yer almaktadır. Bana ilginç gelen bazı konu başlıklarını sizlere iletmek istiyorum. Ulu Cami, mihrü vefa suyu, çay hamamı, ısıcak çermik, Sivas atarlar çarşısı, Ahmet Suzi, Öküz Koşumu gibi Sivas’a dair birçok farklı alanlarda yazılar yer almaktadır. Sivas üzerine yazılmış başkada birçok yazı vardır bu seçkide olmayan muhakkak ama bu yazılar ve bu isimler farklı anlatımlar ve farklı konular anlamında güzel bir seçki çalışması olmuş. 440 sayfa dolu dolu bir kitap. Okunmasını tavsiye ederim.

Şehirleri şehir yapan değerler vardır. Bu değerleri insanlar oluşturur. Âlimler, devlet adamları, mutasavvıflar, veliler, yazarlar, şairler, gelenekler, tarihi mekanlar olarak devam eder bu liste.  İnsanlar, kendinden önceki yüz yıllık zaman dilimi ve kendinden sonra yaşanacak zaman dilimlerinin etkisi kalır. Önceki yüz yılda babası, annesi, dedeleri ve ataları yaşamıştır. Kendisinden sonra da evlatları ve torunları yaşayarak bir kültürel devamlılığı sağlayacaklardır. Bu yüzdendir ki 1900 yılların başından itibaren geçen zaman dilimi daha önemlidir hayatımızda. Zamanın su misali akıp gitmesine ve değişimin çok hızlı ve çeşitli olmasına şahit oluyoruz günümüzde. Sivas’ta kağnı gıcırtılarına, şehirde fayton arabalarına ve devamında günümüzde teknolojik araçlara şahit olan nesil var. “Gardaş” gibi samimi, karşısındakine hürmeti, muhabbeti, sevgiyi, kalbini açan samimi hitaplar nesiller boyu taşınır bu şehirde. 

Sivas, ilçeleri ve köyleriyle beraber sosyal hayat içerisinde gelecek kuşaklar için kültürünü harmanlamıştır. Şehir ve taşra arasında farklılıklar olsa da birçok benzerlikleriyle iç içe yaşamaktadır. Âşıklık, ozanlık geleneği adeta Sivas’la taşraları arasında köprü vazifesi görmüş, söylem birlikteliğini sağlamıştır. Bozkırın soğuğunu ve karasallığını yaşayan Sivas, Kızılırmak’ın kıvrımlarında sadeliğini ve sessizliğini tarih boyu yaşatmış yaşatacaktır da. Sabestia, Sipas, Sebast ve sonunda Sivas olan münbit bir Anadolu şehrinde, geçmişin asil şehri Selçuklu şehrinde ne çok hayatlar yaşandı ve sonlandı. Bizde bu kadar yaşanmışlığın devamında yaşıyoruz. Kısaca, tarih içindeki zamanda yerimizi doldurmaya çalışıyoruz.  

Sivas hasretiyle yazılmış Yavuz Bülent Bakiler’in kitapta da yer alan çok bilindik “Sivas Hasreti” şiirinden iki dörtlük ile yazımı sonlandırmak istiyorum. Sağlıcakla kalınız.

Ne güzel seni sevmek böyle uzaktan
Ve seni düşünmek bir çocuk hevesiyle…
Her sabah yeniden ezan sesiyle
Müslüman Müslüman uyanan şehir

Bir Selçuklu nakışında seni bulmak ne güzel
Ne güzel seni duymak bir ney sesinde
Şemşi Sivasi’nin mübarek türbesinde
Kandil kandil yanan şehir


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 23 Aralık 2015 - Yazı No: 78
İrade Gazetesi-Sultanşehir Yazıları-İlkay Coşkun-23.12.2015

11 Aralık 2015 Cuma

Şairin Aşkı

Şairin Aşkı

Söze derin, farklı anlam ve farklı boyutlar kazandırmak isteyen şair durmadan yazar. Acılar, yaşanmışlıklar, özlemler, hayaller hep yazdırır şiirleri şaire. Yazılan bu şiirler şairin hayatının özetidir adeta. İçindeki saklı bir mısrasını yazabilmek için onlarca, yüzlerce hatta binlerce şiir yazabilir şair. Amacı, berceste mısralarını şiire dönüştürüp, en farklı şekilde ifşa edebilmektir.  “Şiir, darası alınmış bir sözdür” diyen Yahya Kemal gibi şairin imbiğinden süzülerek vücut bulur mısralar. Hüzünlerin, zorlukların, fakirliklerin, ölümlerin nadirde olsa gülümsemelerin ve yürek kıpırtılarının ardından gelir genellikle şiirler.

Aşkla, şevkle yazar şair. Beşeri aşk kırıntıları olsa da şiirlerde, asıl olan ilahi aşktır şaire yazdıran. Ötelerin sırrı, Allah'ın lütfu, gönlün ahı, gamın ilacı aşkla kaleme alır şiirlerini. Yücelten, tekâmül ettiren aşk en özel cümlelerini kurdurur şairine. “Güzelliğin on par’etmez Bu bendeki aşk olmasa” diyen Âşık Veysel gibi aşkla seslenir. Şiir belki ülkeler kurmaz ama şairin gönlünde saraylar inşa eder, yürekleri zenginleştirir. Zihinleri allak bullak eden şiir, ötelere taşır okurları.

Şairin kalemindeki sır çözülür, mısralar anlam bulur, hayat sorgulanır, hamlık sonlanır, şair yanar pişer ve şiirle şair buluşur. Zamana adeta meydan okur şair. Zamansız mısralarla, zamana meydan okunur adeta. Şiir yazma uğruna belki de şair kendisini ziyan eder bir ömür. Çileler iz bırakır bu izler mısra olur, şiir olur şaire. Daha çok kavuşamamalar yazdırır şairine şiirleri. Şair, umudu ve vuslatı hep içerisinde taşır. Şairin gönlü hep arama halindedir.

Yalnızdır şair. Yalnızlığını yazdıklarıyla gizleyemez. Yalnızlıklara tercümandır, nefes alma molasıdır şiir. Şairin çığlığıdır, başkaldırısıdır, dikenler içindeki gülleri dermesi gibidir. Hüznü tek başına yaşamak isteyen şair şiirleriyle kendisini ifşa eder ve hüznüne okuyucularını ortak eder. Yalnızlığı yüreğinde fazlasıyla yaşayan şair kendisinden, insanlardan kaçarak bir nevi kendine ve çok daha güzel bir dünya kurma çabasını güder. Sıradan değildir şair. Her dem söyleyeceği olandır, dertlerle dertlenendir.

Gök kubbenin altında söylenmedik söz kaldı mı bilinmez ama şair söylenmedik sözün peşindedir her daim. Şairler, yaşama sevinci yerine dünyanın yükünü sırtlarına yükleyip iç huzursuzluklarına sebebiyet verseler de bundan vazgeçmezler. Şiir bir hastalık değildir, olsa olsa şair için bir tutkudur. Gözünün gördüğünden çok ruhunun aradığına yönelir ve tutku ile yazar şair. Yücelmek ve tekâmül etmek için aşkla, şevkle yazar şair.

17 Aralık Şeb-i Arus’un 742. seneyi devriyesini yaşadığımız şu günlerde, Hz Mevlana’yı rahmetle anıyoruz. İlgili bir şiirimle yazımı sonlandırmak istiyorum. Sağlıcakla kalınız.

Şemsdeyiz

gurbette yolumuz büryan yürek közdeyiz
çok acılar taşıdık şimdilerde düzdeyiz

haz vermez cismi sevdâ gönül ehli özdeyiz
içimizde riya yok doğru olan sözdeyiz

şafağa döndü zindan havadar menfezdeyiz
muhabbete arzu var can yoldaşım sizdeyiz

âtiye rızık salan mevsimlerden güzdeyiz
deveranda zamanlar misk saçan filizdeyiz

özgür kalan rûhlarla yankılanan tizdeyiz
rabbimize yönümüz ömürde son cüzdeyiz

gün ola semâ ola hayat kısa tezdeyiz
mâneviyat yüklü ten cemâli ile yüzdeyiz

şen günüm şeb-i arus sarılmışız bezdeyiz
gençlik elden giderken aşınan falezdeyiz

istikamet bize farz hakka giden izdeyiz
toplansın tüm cemaat cem kuruldu bizdeyiz

İlkay Coşkun
23.11.2009
İrade Gazetesi, 16 Aralık 2015 - Yazı No: 77
İrade Gazetesi-Şairin Aşkı-İlkay Coşkun-16.12.2015

6 Aralık 2015 Pazar

2015 Buruciye Şiir

2015 Buruciye Şiir
Gördi anlar haşr ü neşri nefha-i sur olmadan
Hak cemâlin ka’besini kıldı âşıklar tavaf
Yerde Ka’be gökyüzünde Beyt-i ma’mûr olmadan
                                                           -Şems-i Sivasi-
Merhaba sevgili dostlar.

Âlim ve mutasavvıf Şair Şemseddin Sivasi anısına tertiplenen 2015 yılı 5 Aralık günü Buruciye Şiir Akşamlarının dokuzuncusu gerçekleştirildi. Aynı zamanda geceye katılan seçkin şairlerimizin yer aldığı her yıl olduğu gibi bu yılda Buruciye Şiir Antolojisi hazırlandı. O günün anısına hazırlanan güzel bir antoloji de geceye katılan tüm misafirlere hediye edildi.  Sivas Belediyesinin katkılarıyla çıkartılan kitabı Eyyüp Tanyıldız Bey tarafından hazırlanmış. 150 sayfa civarında ve 23 seçkin şairin şiirlerinin yer aldığı güzel bir antoloji kitabı olmuş. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Sivas Şube Başkanı Prof Dr. Alim Yıldız, Murat Kıral ve Eyyüp Tanyıldız hocalarım başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederim.
 
17 Aralık Şeb-i Arus’un yaklaştığı şu günlerde şairlerimizin aşkı anlatmalarını, aşkla yolculuklarını kısa mısralarıyla sizlere sunmak istiyorum. Şiir gönüllerde açan bir çiçektir. Sizde buyurun çiçek bahçemize çiçek toplamaya.
 
Birçok şeyi aşkla yapan insan, şiiri de aşkla yazar.  Aşkla yazılan şiirler güzel olur ve çok daha güzel anlamlar taşır. Aşkın en önemli unsurlarından birisi, tezahürü yârdır. Bu aşk zaman zaman dünyevi aşklar olsa da asıl olan ilahi aşktır. Her şairin şiirlerinin bir tarafında hep aşk vardır. En azından aşkla yazılan şiirleri vardır şairlerin. Sözün hası olan şiir, şaire aşkla yazdırır satırları, mısraları. Mecazi aşktan hakiki aşka döner şair, sonsuzluğa kulacını atar. Şiirden şuura erişebilmenin gayretini güder. Her aşk can yakar her âşık vurur dağa ne dersiniz? Buda olayın başka bir boyutu.
 


“Aşk var nasipte madem lutf eyle bana ey yâr
Bir ham hayal peşinde gezdirme diyar diyar” (Abdulhakim Koçin)
 
Aşk çilelidir. Çile, aşka ulaşma çabasıdır. Aşk, kolay olsa idi aşk olmazdı.
 
“Bir yar kıyısındayım yârim
Bozgunlardan arta kaldım üzgünüm
Depremlerden yorgun düşen ev” (Alim Yıldız)
 
Aşk iz bırakır yaşayanda, bu iz çile izidir.
 
“Aldırma geç gönül
Bu güzellik kimsede baki kalmaz
Her yüze bir gün dertle incelen çizgiler gelir” (Alper Duran)
 
Aşkı tarif eden şair imajlarında hep sevgiliyi ele alır.        
 
“Kutsanmış bir mermidir aşk/ yarasından yar sızıyor” (Bilal Tırnakçı)
 
Aşkı efsaneleştiren olgu kavuşamamadır.
 
“Bırak Karabağ’da ahdini/ Aşkın saçılsın geleceğe/ Kalbi olan/ Ağlayan
Bir göz resmi/ biçiminde” (Cumali Ünaldı Hasannebioğlu) 
 
Aşk hep tarif edildi. Her şair aşkı anlattı. Hiçbir şekilde de tam olarak tariflenemedi aşk.
 
“Aşk/ Bir ayrılma anında kaldırımda
Karşıya geçip hızla döndüğünde
Gitmemiş olandır” (Hayriye Ünal)
 
Aşk, umudu, kavuşmayı hep içerisinde taşır. Gönül hep arama halindedir.
 
“Acılar amansız bir sancıyla kanatır hep yaralarımı
Onulmaz derdimin şifasını senden, senden sorsam
Bilmiyorum, isteğim duvarları aşıp gelir mi sana
Çare olacak bir nefesin, bir sözün, bir sesin duysam” (İbrahim Yasak)
 
Sevinci her şeye rağmen taşır âşık. Maşuk her dem umutludur.
 
“Sen de olma artık demeyi kırka dayanmışken
Gel dememeyi yutkunmadan hiçbir zaman
Bir de kederli parklarda durup dururken
Öğrendiğimde tırnaklarımın ucuna indi kan” (İdris Ekinci)
 
Her toplum, her birey aşkı farklı farklı yaşar ve farklı algılar.    
   
“Meşkle yoğrulup sonsuzluğa susamışken
Ne mutlu ki aşk yolunda bu şehir” (İlkay Coşkun)
 
Maşukun bir gülümseyişi bile çok kıymetlidir âşık için.
 
“Öylece kurtuluyor ruhum kabuklarından
Senin gülümseyişin
Şairin kaçmak için tutunduğu tek zindan (Mehmet Aycı)
 
Aşk verebilmektir.  Büyük aşk için küçük aşkları gözden çıkarabilmektir asıl olan.
 
“Senin bir tek hatırana/ Bütün aşklarımı vermeliyim
Kendimi, kalbimi/ Ve kederli ve memnun türkülerimi” (M.Ragıp Karcı)
 
“Ben doğmuşsam sen haber ver
Emdiğim sütte var mı kalbinin izi” (Mustafa Aydoğan)
 
Allahın lütfü olan aşk aynı zamanda kulluğun idrakidir. Kulun kemali aşk iledir.
 
“Varlığı kucaklayıp yokluk çerçevesinden
Ebediyen sıyrıldın ayrılık kisvesinden
Hasretle yürüdüğün vuslatın zirvesinden
Bir demet dua yolla gönlüme aşkla şair
Selamın sabrın olsun, cümle alem vesair” ( Nuray Alper)
 
“Serin ikindi esintisiyle/ Kırpıştırıp iri kirpiklerini
Yüzünde aşk aydınlığıyla/ Dönsün, şifadır
Unutuşun yarasına ve kaybedişin” (Şaban Abak)
 
“Gittin gideli sevgili/ Hasretin büyütür kuşluklarımı
Sanma ki vuslat erimiştir/ Hüzün taşınmıştır yüreğimden
İşte yollardayım/ başparmağım göğe doğru” (Şeref Akbaba)
 
“Şimdi dağlan kalbim dağlan
Aşkları yağmalanmış her ülke için dağlan” (Talip Işık)
 
“Sevenler seslense de puslu dağlardan
Zakkumlu bahçeler göle düşen yapraklar gibi sessiz” (Uğur Tuztaşı)
 
“İlkel zamanlardan kıyılara vuran
Kayalara yapışmış denizyıldızları
Açığa çıkar öğrenelim
Çarpa çarpa büyüdüğün bir dağ
Sadakat köşesi” (Ümit Güçlü)
 
“Saçların ıslak/ gözlerin sürme
Bırak kalayım izinde/ bizi öldürme
Düşeyim yollarına/ aç, susuz beş parasız” (Ünal Torun)
 
Kaybetmenin acısı sardığında aşk kalem tutturur, döşetir satırları.
 
“Sarmaşıklı verandada yitirdim
Alnına kardelenler düşürdüğüm aşkını
Çatılmış kaşlarınla kırdığın kalemimden
Zamansız ayrılıklar süzüldü göl sazlığına
Akşamın nârından medet ummam bundandır” (Vildan Poyraz Coşkun)
 
“Belki de gelip geçmemiştir zaman cürmümüzdür geçmişle aramızda
Tedbirlerim ele avuca sığmaz kalp çırpışlarım kimsesiz bir nedametle
Öylesine yaşayıp öylesine ölenler için bir müzik doğacak yeni, yeniden
Akşam, nerde olursan ol kim olursan ol yine akşam, bu kalır hatırda” (Vural Kaya)
 
“Bir sevdaya uzattıysan boynunu, kumdan zemzem fışkırır
Sen sus ey şiir!suss../ her şey sussun/ bazen sığmaz insan kendine” (Yusuf Bal)
 
“Ekmeğimiz bereketli, sevgilerimiz sadıktı
Kirlenmeden önceki saflık ve savunmasızlıkla
Ve bilemeden ne olacağımızı
Severdik, sadece severdik
Sevilecek ne varsa hakkını verirdik” (Zeynep Akkiraz Ayhan)
 
Şairlerin şiirlerinde biraz hüzün, biraz umut olsa da daha çok aşk vardır. Özellikle ilahi aşk hep vardır, hep olacaktır. Sağlıcakla kalınız.
 
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 09 Aralık 2015 - Yazı No: 76
İrade Gazetesi-2015 Buruciye Şiir-İlkay Coşkun-09.12.2015