Şairin Aşkı
Söze derin, farklı anlam ve farklı boyutlar kazandırmak isteyen şair durmadan yazar. Acılar, yaşanmışlıklar, özlemler, hayaller hep yazdırır şiirleri şaire. Yazılan bu şiirler şairin hayatının özetidir adeta. İçindeki saklı bir mısrasını yazabilmek için onlarca, yüzlerce hatta binlerce şiir yazabilir şair. Amacı, berceste mısralarını şiire dönüştürüp, en farklı şekilde ifşa edebilmektir. “Şiir, darası alınmış bir sözdür” diyen Yahya Kemal gibi şairin imbiğinden süzülerek vücut bulur mısralar. Hüzünlerin, zorlukların, fakirliklerin, ölümlerin nadirde olsa gülümsemelerin ve yürek kıpırtılarının ardından gelir genellikle şiirler.
Aşkla, şevkle yazar şair. Beşeri aşk kırıntıları olsa da şiirlerde, asıl olan ilahi aşktır şaire yazdıran. Ötelerin sırrı, Allah'ın lütfu, gönlün ahı, gamın ilacı aşkla kaleme alır şiirlerini. Yücelten, tekâmül ettiren aşk en özel cümlelerini kurdurur şairine. “Güzelliğin on par’etmez Bu bendeki aşk olmasa” diyen Âşık Veysel gibi aşkla seslenir. Şiir belki ülkeler kurmaz ama şairin gönlünde saraylar inşa eder, yürekleri zenginleştirir. Zihinleri allak bullak eden şiir, ötelere taşır okurları.
Şairin kalemindeki sır çözülür, mısralar anlam bulur, hayat sorgulanır, hamlık sonlanır, şair yanar pişer ve şiirle şair buluşur. Zamana adeta meydan okur şair. Zamansız mısralarla, zamana meydan okunur adeta. Şiir yazma uğruna belki de şair kendisini ziyan eder bir ömür. Çileler iz bırakır bu izler mısra olur, şiir olur şaire. Daha çok kavuşamamalar yazdırır şairine şiirleri. Şair, umudu ve vuslatı hep içerisinde taşır. Şairin gönlü hep arama halindedir.
Yalnızdır şair. Yalnızlığını yazdıklarıyla gizleyemez. Yalnızlıklara tercümandır, nefes alma molasıdır şiir. Şairin çığlığıdır, başkaldırısıdır, dikenler içindeki gülleri dermesi gibidir. Hüznü tek başına yaşamak isteyen şair şiirleriyle kendisini ifşa eder ve hüznüne okuyucularını ortak eder. Yalnızlığı yüreğinde fazlasıyla yaşayan şair kendisinden, insanlardan kaçarak bir nevi kendine ve çok daha güzel bir dünya kurma çabasını güder. Sıradan değildir şair. Her dem söyleyeceği olandır, dertlerle dertlenendir.
Gök kubbenin altında söylenmedik söz kaldı mı bilinmez ama şair söylenmedik sözün peşindedir her daim. Şairler, yaşama sevinci yerine dünyanın yükünü sırtlarına yükleyip iç huzursuzluklarına sebebiyet verseler de bundan vazgeçmezler. Şiir bir hastalık değildir, olsa olsa şair için bir tutkudur. Gözünün gördüğünden çok ruhunun aradığına yönelir ve tutku ile yazar şair. Yücelmek ve tekâmül etmek için aşkla, şevkle yazar şair.
17 Aralık Şeb-i Arus’un 742. seneyi devriyesini yaşadığımız şu günlerde, Hz Mevlana’yı rahmetle anıyoruz. İlgili bir şiirimle yazımı sonlandırmak istiyorum. Sağlıcakla kalınız.
Şemsdeyiz
gurbette yolumuz büryan yürek közdeyiz
gurbette yolumuz büryan yürek közdeyiz
çok acılar taşıdık şimdilerde düzdeyiz
haz vermez cismi sevdâ gönül ehli özdeyiz
içimizde riya yok doğru olan sözdeyiz
şafağa döndü zindan havadar menfezdeyiz
muhabbete arzu var can yoldaşım sizdeyiz
âtiye rızık salan mevsimlerden güzdeyiz
deveranda zamanlar misk saçan filizdeyiz
özgür kalan rûhlarla yankılanan tizdeyiz
rabbimize yönümüz ömürde son cüzdeyiz
gün ola semâ ola hayat kısa tezdeyiz
mâneviyat yüklü ten cemâli ile yüzdeyiz
şen günüm şeb-i arus sarılmışız bezdeyiz
gençlik elden giderken aşınan falezdeyiz
istikamet bize farz hakka giden izdeyiz
toplansın tüm cemaat cem kuruldu bizdeyiz
İlkay Coşkun
23.11.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder