İnsanoğlu
bir taraftan aklıyla en üst noktada yaratılmış bir canlı, diğer taraftan
acizliği muhtaçlığı en üst noktalarda yaşayan bir varlık. Hırsları, savaşları,
mücadeleleri acımasız noktalara çıkarabilen bir varlık. Kalelerinin zamanla
birer birer yıkıldığı insanoğlu, çılgınca veryansın ediyor. Gösterilen yiğitlik
seremonisi neden bu kadar acımasız noktalara geliyor.
Her
yürekte ayrı bir insan, her insan ayrı bir dünya. Anlayacağınız dünya içinde farklı
dünyaları yaşıyoruz. Aslında insanın en büyük savaşı kendisiyle. Dünya ikinci
sırada. En ölümcülü de insanın insanla olanı. Nasıl ki rütbesi yükselen komutan
eski rütbelerini sökse de rütbeleri değerli kılan askerlik ve askeri elbisedir
aslında. İnsanlığın alt yapısından gelen bütün rütbelerde böyledir.
Gösteriş
merakıyla beraber, güç mücadelesi içerisindedir insanoğlu. Münzevi hayat tarzını, hayat felsefesini benimseyen ne kadar az
insan var etrafımızda. Birçoğunun
çabası popüler alanı destekliyor ve bu alanı hareketlendiriyor besbelli.
Zaman
içerisinde insanoğlu ister istemez ilerleme, gelişme çabasıyla hareket ediyor. İnsanın
fıtratından gelen özellikleri çokta deşmemek gerek. Kişisel gelişim ve benzeri
yöntemlerle, zorlamalarla insanı olduğundan daha farklı mecralara çekmek, başka
arızalara sebebiyet vermektedir. İnsanı geliştiren yönlerin en önemlileri,
vicdani, insani ve merhamet odaklı olanlarıdır. İnsanların daha çok bu
yönlerinin geliştirilmesi amaç edinilmelidir.
Yeri
geldiğinde insanlar çok bencil olabilmektedir. Kendinden başkalarını istemeyen,
hazmedemeyen zihniyetlerde var maalesef. Allah korusun, bizimde zorda
kalabileceğimizi hiç düşünmezler mi? Onlar -bana dokunmayan yılan bin yıl
yaşasın- mantığını neden bu kadar benimsemektedirler anlamıyorum.
Doğumla
beraber yükselmeye başlayan güç çabası, ölümün yaklaştığını anlamaya başlayınca
yavaş yavaş ivme kaybediyor ya da fizyolojik beden yaşlılıkla beraber mani
oluyor birçok şeye. Üst limitteki gençlerin enerjisi ise orta yaştan itibaren gün
geçtikçe düşmeye başlıyor, heyecanları da aynı oranda azalıyor.
Bizi
hep bizle sınıyorsun, ne bağlanıyorsun sen bize dünya. Kılıcını kuşanıp,
nefisle geliyorsun imtihan yüklü dünya. Bilindiği üzere kuşak çatışmalarını hep
yaşıyoruz. Bilinçten midir yoksa yaşama tekrar dönmekten midir bilinmez orta
yaş döneminde ya da yaşlılıkta gençleri anlama telaşına düşüyoruz. Yaşlanmaya
fırsat bulursak eğer.
Hayat
bize birtakım şeyleri verirken, birçok şeyi de alıyor maalesef. Arabalarının
yanında poz verenlerin çoğunun saçlarının kel veya beyazlamış olduğunu
görürsünüz.
Herkes
bir başkasını değiştirme çabasındayken, diğer tarafta her gün ölüm arabasında son
yolculuğuna çıkmaktadır. Hiç kimse istemese de ölüm güzel şey. Özellikle çok
yaşlanınca hayatımızın en önemli gerçeği oluyor. Biraz uzun yaşayan nesil ile
biraz kısa yaşayan nesil arasındaki ölümün arka arkalığını, hayatın kısalığını
her gün görüyoruz da uslanmıyoruz maalesef. Allah’ın ipi yerine başka iplere
sarılan insana ibretlik şamar her dem yüzünde patlıyor.
Fani
dünya, biz seni anlamadık. Sen bari bizi anla.
Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.
İlkay Coşkun
03.06.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder