1 Haziran 2015 Pazartesi

İnsana Dair

İnsana Dair

İnsanoğlu bir taraftan aklıyla en üst noktada yaratılmış bir canlı, diğer taraftan acizliği muhtaçlığı en üst noktalarda yaşayan bir varlık. Hırsları, savaşları, mücadeleleri acımasız noktalara çıkarabilen bir varlık. Kalelerinin zamanla birer birer yıkıldığı insanoğlu, çılgınca veryansın ediyor. Gösterilen yiğitlik seremonisi neden bu kadar acımasız noktalara geliyor.

Her yürekte ayrı bir insan, her insan ayrı bir dünya. Anlayacağınız dünya içinde farklı dünyaları yaşıyoruz. Aslında insanın en büyük savaşı kendisiyle. Dünya ikinci sırada. En ölümcülü de insanın insanla olanı. Nasıl ki rütbesi yükselen komutan eski rütbelerini sökse de rütbeleri değerli kılan askerlik ve askeri elbisedir aslında. İnsanlığın alt yapısından gelen bütün rütbelerde böyledir.

Gösteriş merakıyla beraber, güç mücadelesi içerisindedir insanoğlu. Münzevi hayat tarzını, hayat felsefesini benimseyen ne kadar az insan var etrafımızda. Birçoğunun çabası popüler alanı destekliyor ve bu alanı hareketlendiriyor besbelli.

Zaman içerisinde insanoğlu ister istemez ilerleme, gelişme çabasıyla hareket ediyor. İnsanın fıtratından gelen özellikleri çokta deşmemek gerek. Kişisel gelişim ve benzeri yöntemlerle, zorlamalarla insanı olduğundan daha farklı mecralara çekmek, başka arızalara sebebiyet vermektedir. İnsanı geliştiren yönlerin en önemlileri, vicdani, insani ve merhamet odaklı olanlarıdır. İnsanların daha çok bu yönlerinin geliştirilmesi amaç edinilmelidir.

Yeri geldiğinde insanlar çok bencil olabilmektedir. Kendinden başkalarını istemeyen, hazmedemeyen zihniyetlerde var maalesef. Allah korusun, bizimde zorda kalabileceğimizi hiç düşünmezler mi? Onlar -bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- mantığını neden bu kadar benimsemektedirler anlamıyorum.

Doğumla beraber yükselmeye başlayan güç çabası, ölümün yaklaştığını anlamaya başlayınca yavaş yavaş ivme kaybediyor ya da fizyolojik beden yaşlılıkla beraber mani oluyor birçok şeye. Üst limitteki gençlerin enerjisi ise orta yaştan itibaren gün geçtikçe düşmeye başlıyor, heyecanları da aynı oranda azalıyor.

Bizi hep bizle sınıyorsun, ne bağlanıyorsun sen bize dünya. Kılıcını kuşanıp, nefisle geliyorsun imtihan yüklü dünya. Bilindiği üzere kuşak çatışmalarını hep yaşıyoruz. Bilinçten midir yoksa yaşama tekrar dönmekten midir bilinmez orta yaş döneminde ya da yaşlılıkta gençleri anlama telaşına düşüyoruz. Yaşlanmaya fırsat bulursak eğer.
Hayat bize birtakım şeyleri verirken, birçok şeyi de alıyor maalesef. Arabalarının yanında poz verenlerin çoğunun saçlarının kel veya beyazlamış olduğunu görürsünüz.
 
Herkes bir başkasını değiştirme çabasındayken, diğer tarafta her gün ölüm arabasında son yolculuğuna çıkmaktadır. Hiç kimse istemese de ölüm güzel şey. Özellikle çok yaşlanınca hayatımızın en önemli gerçeği oluyor. Biraz uzun yaşayan nesil ile biraz kısa yaşayan nesil arasındaki ölümün arka arkalığını, hayatın kısalığını her gün görüyoruz da uslanmıyoruz maalesef. Allah’ın ipi yerine başka iplere sarılan insana ibretlik şamar her dem yüzünde patlıyor.

Fani dünya, biz seni anlamadık. Sen bari bizi anla.
Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.

İlkay Coşkun

03.06.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 49
İrade Gazetesi-İnsana Dair-İlkay Coşkun
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder