Seçimlere Ramak Kala
Seçimlere
ramak kala insanlar üzerinde gözlemlediğim heyecan, umut, kaygı, maalesef birde korku var. Seçim
sonrasında kimileri kazanacak kimileri kaybedecek burası muhakkak. Şu günlerde
herkesin partisinin kendine kıymetli olduğu günleri daha yoğun yaşıyoruz. Öğle
veya böyle insanlar ve ülkemiz yoluna devam edecek.
Gönül
ister ki Anadolulu olan, yerel olan insanlar, düşünceler, anlayışlar kazansın.
Hep başkalarının üzümünü yiyenler, yağlı gayri Müslim keteleri yiyenler, ya
başkası oluyorlar ya da başkalarının temsilcileri oluyorlar ne yazık ki.
Seçimlerde
her türden fikir, anlayış, eğilim oylanıyor bir anlamda. İnsanlar, kendi
zihniyeti doğrultusunda oyunu kullanıyor. Tarih boyunca kimi fikirler önde kimileri geride olagelse de kimi zaman
eğilimler dondurulmuş olsalar da her dem her düşünce hayatiyetini bir şekilde
sürdürüyor.
Faşizan
bir tutum içerisinde olmak istemiyorum ama yurtdışlarından özellikle kurtarıcı
rollerinde gelen örnekleri gördükten sonra gelip ülkemizin üst kademelerine
getirilen insanlara iyi gözle bakamıyorum nedense. Yerel değerlerimizin, yerel
anlayışlarımızın daha önemsememiz gerektiğini görmemiz gerekiyor bir şekilde.
Geçen gün iki duvar yazısı okudum ‘Türkistan’a özgürlük’ ve ‘Kürdistan’a özgürlük’ birincisi içimi
açtı ikincisi içimi acıttı ve şunu düşündüm ille de Müslüman ümmeti ille de
birlik, ille de insan.
Ülkemizi
almaya çalıştıkları bu ateş çemberinde ülkeyi yönetmek, muktedir kılmak çok zor
bir iş. Bu sorumluluğu alabilecek ehliyette, çalışkanlıkta ve beceride olmak
gerekiyor. Hiç kelle almadan diyet ödettirmeden şehit vermeden Devlet-i
Aliye’yi muktedir kılamayız. Yasalar ile kolluk kuvvetleri ile sınırların
güvenliğini sağlama ile vatandaşın bilincinin artırılması ile eğitim ile
ülkemizi daha yaşanılabilir bir hal içerisinde görebiliriz. Bölgemizde güçsüz
olmak, tembel kalmak gibi bir lüksümüz yok maalesef.
Seçimler bir tarafıyla, iktidarın gücünü
koruma ve artırma amacı taşır. Bir başkası da güç kazanma ve pastadan pay kapma
çabasını güder. Önemli olan bu yarışın insani, milli çerçevede olmasıdır. Seçimler önemlidir ama her şey değildir. Bunun
bilincinde olmalıyız. Hayatın içerisinde olması gerekli bir olgudur. Hayat
tanışma, buluşma konuşma kadar basit, savaşmak kadar zor, sevmek gibi güzel,
aşk gibi özeldir. Bu felsefede olursak amaçtan çok araç olarak görürüz
seçimleri.
Seçimler
çerçevesinde eleştirilerim, tabii ki. Adaylardan genellikle zengin insanların tercih
ediliyor olması türünde bir eleştirim var maalesef. Partilere bakın meslek
seçimlerinde bu farkı belirgin şekilde görürsünüz.
Kapitalist hayat, insanı iki sınıfta görüyor.
Güçlü olmaya çalışan ve güçlü kalmaya çalışan insan olarak. Gücü ve güçsüzlüğü
genelde nedense para belirliyor. Başka bir boyutta ise kimi insan sadece
yaşıyor, kimileri de yaşadığını ille de gösterme ve anlatma çabasındalar.
Takım
tutar gibi parti tutmaya, kendi parti liderleri insanüstü varlıklar gibi
görmeye ve gösterilmesine karşıyım. Devlet başkanını tarikat, cemaat liderini, yazarı, şairi, sanatçıyı vs.
kısaca herhangi bir insanı büyüteceğim derken öleceklerini bile bile insanüstü
bir varlık haline sokmamalı.
Seçimlerin en güzel olan yanı, reisicumhurun
oyu ile toplumun alt katmanındaki vatandaşın oyunun aynı değerde ve aynı
anlamda olmasıdır. Farklı fikirlerdeki partilerin bu yarışı sevgiyle, kardeşlik
ortamıyla, küfürsüz, kavgasız ele alması en güzelidir. Küfür eden insan için şu
hayat, küfürlerine verdiği isimler ve adı kötüye çıkmış kelimeler taşır sadece.
Herkes
beni sevsin diyen bir insan, herkes benim gibi olsun veya ben herkes gibi
olayım diyebilen bir insan kadar ahmaktır bence. Seçimlerde seçilse de
seçilmese de ölüyor insan. Bu bilinçte bu vicdanda, bu hakkaniyette hareket
etmek gerekiyor.
Çocuklarıyla,
eserleriyle şanıyla yaşamayı arzulayan ölmemeye çalışan insanoğlu bilesin ki
her bir tohum sonunu bile bile filize duruyor rabbine yöneliyor ölümle.
Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 28 Ekim 2015 - Yazı No: 70
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder