24 Ekim 2015 Cumartesi

Seçimlere Ramak Kala

Seçimlere Ramak Kala

Seçimlere ramak kala insanlar üzerinde gözlemlediğim heyecan, umut,  kaygı, maalesef birde korku var. Seçim sonrasında kimileri kazanacak kimileri kaybedecek burası muhakkak. Şu günlerde herkesin partisinin kendine kıymetli olduğu günleri daha yoğun yaşıyoruz. Öğle veya böyle insanlar ve ülkemiz yoluna devam edecek.

Gönül ister ki Anadolulu olan, yerel olan insanlar, düşünceler, anlayışlar kazansın. Hep başkalarının üzümünü yiyenler, yağlı gayri Müslim keteleri yiyenler, ya başkası oluyorlar ya da başkalarının temsilcileri oluyorlar ne yazık ki.

Seçimlerde her türden fikir, anlayış, eğilim oylanıyor bir anlamda. İnsanlar, kendi zihniyeti doğrultusunda oyunu kullanıyor. Tarih boyunca kimi fikirler önde kimileri geride olagelse de kimi zaman eğilimler dondurulmuş olsalar da her dem her düşünce hayatiyetini bir şekilde sürdürüyor.

Faşizan bir tutum içerisinde olmak istemiyorum ama yurtdışlarından özellikle kurtarıcı rollerinde gelen örnekleri gördükten sonra gelip ülkemizin üst kademelerine getirilen insanlara iyi gözle bakamıyorum nedense. Yerel değerlerimizin, yerel anlayışlarımızın daha önemsememiz gerektiğini görmemiz gerekiyor bir şekilde.

Geçen gün iki duvar yazısı okudum ‘Türkistan’a özgürlük’ ve ‘Kürdistan’a özgürlük’ birincisi içimi açtı ikincisi içimi acıttı ve şunu düşündüm ille de Müslüman ümmeti ille de birlik, ille de insan.

Ülkemizi almaya çalıştıkları bu ateş çemberinde ülkeyi yönetmek, muktedir kılmak çok zor bir iş. Bu sorumluluğu alabilecek ehliyette, çalışkanlıkta ve beceride olmak gerekiyor. Hiç kelle almadan diyet ödettirmeden şehit vermeden Devlet-i Aliye’yi muktedir kılamayız. Yasalar ile kolluk kuvvetleri ile sınırların güvenliğini sağlama ile vatandaşın bilincinin artırılması ile eğitim ile ülkemizi daha yaşanılabilir bir hal içerisinde görebiliriz. Bölgemizde güçsüz olmak, tembel kalmak gibi bir lüksümüz yok maalesef.

Seçimler bir tarafıyla, iktidarın gücünü koruma ve artırma amacı taşır. Bir başkası da güç kazanma ve pastadan pay kapma çabasını güder. Önemli olan bu yarışın insani, milli çerçevede olmasıdır. Seçimler önemlidir ama her şey değildir. Bunun bilincinde olmalıyız. Hayatın içerisinde olması gerekli bir olgudur. Hayat tanışma, buluşma konuşma kadar basit, savaşmak kadar zor, sevmek gibi güzel, aşk gibi özeldir. Bu felsefede olursak amaçtan çok araç olarak görürüz seçimleri.

Seçimler çerçevesinde eleştirilerim, tabii ki. Adaylardan genellikle zengin insanların tercih ediliyor olması türünde bir eleştirim var maalesef. Partilere bakın meslek seçimlerinde bu farkı belirgin şekilde görürsünüz.

Kapitalist hayat, insanı iki sınıfta görüyor. Güçlü olmaya çalışan ve güçlü kalmaya çalışan insan olarak. Gücü ve güçsüzlüğü genelde nedense para belirliyor. Başka bir boyutta ise kimi insan sadece yaşıyor, kimileri de yaşadığını ille de gösterme ve anlatma çabasındalar.

Takım tutar gibi parti tutmaya, kendi parti liderleri insanüstü varlıklar gibi görmeye ve gösterilmesine karşıyım. Devlet başkanını tarikat, cemaat liderini, yazarı, şairi, sanatçıyı vs. kısaca herhangi bir insanı büyüteceğim derken öleceklerini bile bile insanüstü bir varlık haline sokmamalı.

Seçimlerin en güzel olan yanı, reisicumhurun oyu ile toplumun alt katmanındaki vatandaşın oyunun aynı değerde ve aynı anlamda olmasıdır. Farklı fikirlerdeki partilerin bu yarışı sevgiyle, kardeşlik ortamıyla, küfürsüz, kavgasız ele alması en güzelidir. Küfür eden insan için şu hayat, küfürlerine verdiği isimler ve adı kötüye çıkmış kelimeler taşır sadece.

Herkes beni sevsin diyen bir insan, herkes benim gibi olsun veya ben herkes gibi olayım diyebilen bir insan kadar ahmaktır bence. Seçimlerde seçilse de seçilmese de ölüyor insan. Bu bilinçte bu vicdanda, bu hakkaniyette hareket etmek gerekiyor.

Çocuklarıyla, eserleriyle şanıyla yaşamayı arzulayan ölmemeye çalışan insanoğlu bilesin ki her bir tohum sonunu bile bile filize duruyor rabbine yöneliyor ölümle.

Sağlıcakla kalınız.


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 28 Ekim 2015 - Yazı No: 70

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder