15 Mart 2016 Salı

Ateş Çemberi

Ateş Çemberi

büyük zannedilen
küçük menfaatleri
öne sürerek
büyük savaşlara girmek
eğer cehaletten değilse
mecburiyettendir

Merhaba dostlar.

Gezi Parkı eylemlerinden bu tarafa ülkemizde oynanan oyunlar tüm sıcaklığıyla devam ediyor maalesef. Egemen güçlerin terör örgütleri kanalıyla özellikle Müslüman ülkeler üzerinde oynanan oyunların en önemli ayağı ülkemiz üzerinde devam ediyor. Dışarıdan dizayn edilen akademisyenler, medya, cemaat ayağıyla bu savaş devam ediyor maalesef.

Terör adres tanımıyor. Ölümler arasında ayırım yapmıyor. Ankara’da ki son üç terör saldırılarında canımız fazlasıyla yandı. Özellikle teröre kurban verdiğimiz gençleri gördükçe durumun vahametini daha çok yaşıyoruz. Bu saldırıların temelinde şehir savaşlarını kaybeden ve belli kesimlere değil de topluma korku salmak amacıyla can havliyle yapılan aciz bir terör olayı olarak görmek gerekir. Ne yazık ki ülkemizde hala bu terörü savunanlar ve terörü masum gösterme çabaları içerisinde olan vatan hainleri var. Tarihte bunların örneklerini bu millet çok gördü. Kendilerini kültürlü, aydın, ülkenin aynası sayılan sanatçı kategorisine koyuyorlar ama birçokları Türkiye tarihini hiç okumayan, geçmişi gözden kaçırmış sözde kültürlüler. İşte onlar böyle aydınlar, sanatçı müsveddeleri. Allah ıslah etsin ne diyelim. Ülkemiz zor günler yaşıyor ama sonu iyi olacak Allah'ın izniyle. Yüzde bir oranında bile yer bulamayan insanların sesi şimdiye kadar çok çıkıyordu. Şimdi de zorda kaldıklarından mıdır bilinmez, geri planda kalıp fazlaca renk vermeyenler de avazları çıktığı kadar bağırdıklarından fazla var zannediliyorlar ama boşa çırpınıyorlar. Dokuz birden her zaman büyüktür.

Gerilla annesi olmak istiyorum” diyen sözde sanatçı çıktı geçen günlerde karşımıza. Kinini, nefretini bu millete bu cümlelerle kustu aklı sıra. Önümüze gelenin ne olduğuna, kaç gram aklı olduğuna bakmadan meşhur edersek olacağı budur. Aydınıyla, sinemacısıyla, televizyoncusuyla türkücüsüyle, komedyeniyle bir avuç azınlık ihanetlikleriyle, densizlikleriyle çıkıyorlar piyasaya. Bu millet bunları hak ettikleri yere mutlaka oturtacaktır hiç şüpheleri olmasın. İnsanımızın çoğunluğu birlik ve beraberlik üzerine hareket etmesi umutlarımızı her zaman canlı tutuyor.

Dünyada dengeler bir bir değişirken bunun gerisinde kalmama noktasında bir dış siyaset sergileyen devlet politikamız birçoklarının işine gelmemektedir. Coğrafyasında sağlam duruş sergileyen ve birçok oldubittiye gelmeyeceğini açık bir dille dile getiren dış politikamız, yıllar boyu özlediğimiz bir duruş sergiliyor. Birileri de öyle bir duruşa müsaade etmeyeceklerinin sinyallerini vermeye çalışıyorlar. İslam ordusunun kurulması, Müslüman ülkelerin bir uyanışı olarak gördükleri için var güçleriyle terörü destekliyorlar. Asla geri adım atmamamız bu noktada çok önemli. 

Bir süre önce, Suriye diktatörünün yanında yer alarak Orta Doğu’da güç gösterisi yapan Rusya yönetimi geri adım atarak askerlerini geri çekme kararı aldı biliyorsunuz ki. Bu kararın asıl nedeni Rusya'nın eski gücünden yoksunluğu yatıyor. Bu bölgede Amerika kadar güçlüyüm mesajını vermek istiyor ama kendi de bu söylediğine inanmıyor.  Bu geri adımın ardında ki gerçek Ukrayna ile yaşadığı problem ve ekonomisinde ki çöküştür. Gördük ki Rusya iki işi aynı anda götüremeyecek kadar aciz bir güç.

Her türlü zorluklara, teröre rağmen ülkemizde ki kalkınma, büyüme devam ediyor. Yavuz Sultan Selim köprüsünde sona gelindi. Boru hatları projeleri, hızlı tren projeleri gibi birçok proje hiç aksamadan devam ediyor. Müstemleke mantık bu güzel gelişmelerden rahatsız oluyor. Sıkıntılarımızın çoğunluğunda ki gerçek sebeplerin içinde bu ilerleyişimizden duyulan rahatsızlıklardır.

Ülkemizin, yaşadığımız şehirlerin, mahallelerimizin güvenliğinin ne kadar önemli, ne kadar değerli olduğunu görmemiz gerekiyor. Vatanımızın her köşesinde can güvenliğinin sağlanması adına devletimiz başta olmak üzere hepimizin görevleri var. Terörü timsah gözyaşlarıyla kınayan egemen devletleri, egemen güçleri iyi etüt etmemiz gerekiyor. Taşeron terör örgütlerinden çok arka planda savaşan azmettirici güçleri iyi tahlil etmemiz ve bunlara yönelik akıllı adımlar atmamız gerekiyor. Ülke olarak sadece savunma cephesinde durmayıp bulunduğumuz coğrafya da belirleyici olmalıyız. Egemen güçler terör kozunu kullanmaya ne kadar devam edecekler bilinmez ama biz diplomasi kanallarını sonuna kadar kullanarak aklıselimi elden bırakmayıp Müslüman daireyi genişletmemiz gerekiyor.

Ülkemizde, reddi miras düşüncesinde olan bir güruh var maalesef. Bu güruh gerek Osmanlı'nın mirasını, gerek Müslüman Anadolu'nun mirasının değerini, anlamını göremiyorlar. Uydurma devrim hayalperestlikleriyle, özgürlük safsatalarıyla güzel ülkemizi karmaşaya sürüklüyorlar. Destekte görüyorlar maalesef. Başka bir cenahta terörü hem istemediğini dile getiren ve terör sonrasında da nemalanmanın hesaplarını yapan çevreler. Bunlara da “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu“ diyesi geliyor insanın.

Son üç yüz yıldır hep savunmada kaldık ne yazık ki. Belirleyici olmanın  ötesinde gündemi belirlenen durumundaydık. Güçsüzlük zamanlarımızı bırakın, gücümüz kadar dahi olamadık. Az doğup çok ölen gibiydik. Son yüzyılda biz Müslümanlar biz Türkler aydınlanma ve batılılaşma safsatası yerine cehaleti yok etme ve birlik olma ülküsünde hareket etseydik çok daha iyi konumda olurduk hiç şüphesiz. Neyse ki Allah'tan bu sıkıntılar geçmeye başladı.

İnsanımız her türlü olumsuzluklara karşın sabırlıdır, âlicenaptır. İnsanımız kişilerden ziyade daha çok devlete ve vatana dua eder. Vatanımızın bölünmemesi için koruyucu en önemli panzehir kuvvetidir bu.

Sağlıcakla kalınız.


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 17 Mart 2016 - Yazı No: 91
İrade Gazetesi-Ateş Çemberi-İlkay Coşkun-17.03.2016 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder