Ateş Çemberi
büyük zannedilen
küçük menfaatleri
öne sürerek
büyük savaşlara girmek
eğer cehaletten değilse
mecburiyettendir
Merhaba dostlar.
Gezi Parkı eylemlerinden bu tarafa ülkemizde oynanan oyunlar tüm
sıcaklığıyla devam ediyor maalesef. Egemen güçlerin terör örgütleri kanalıyla
özellikle Müslüman ülkeler üzerinde oynanan oyunların en önemli ayağı ülkemiz
üzerinde devam ediyor. Dışarıdan dizayn edilen akademisyenler, medya, cemaat
ayağıyla bu savaş devam ediyor maalesef.
Terör adres tanımıyor. Ölümler arasında ayırım yapmıyor. Ankara’da
ki son üç terör saldırılarında canımız fazlasıyla yandı. Özellikle teröre
kurban verdiğimiz gençleri gördükçe durumun vahametini daha çok yaşıyoruz. Bu
saldırıların temelinde şehir savaşlarını kaybeden ve belli kesimlere değil de
topluma korku salmak amacıyla can havliyle yapılan aciz bir terör olayı olarak
görmek gerekir. Ne yazık ki ülkemizde hala bu terörü savunanlar ve terörü masum
gösterme çabaları içerisinde olan vatan hainleri var. Tarihte bunların
örneklerini bu millet çok gördü. Kendilerini kültürlü, aydın, ülkenin aynası
sayılan sanatçı kategorisine koyuyorlar ama birçokları Türkiye tarihini hiç okumayan,
geçmişi gözden kaçırmış sözde kültürlüler. İşte onlar böyle aydınlar, sanatçı
müsveddeleri. Allah ıslah etsin ne diyelim. Ülkemiz zor günler yaşıyor ama sonu
iyi olacak Allah'ın izniyle. Yüzde bir oranında bile yer bulamayan insanların
sesi şimdiye kadar çok çıkıyordu. Şimdi de zorda kaldıklarından mıdır bilinmez,
geri planda kalıp fazlaca renk vermeyenler de avazları çıktığı kadar
bağırdıklarından fazla var zannediliyorlar ama boşa çırpınıyorlar. Dokuz birden
her zaman büyüktür.
Gerilla annesi olmak istiyorum” diyen sözde sanatçı
çıktı geçen günlerde karşımıza. Kinini, nefretini bu millete bu cümlelerle
kustu aklı sıra. Önümüze gelenin ne olduğuna, kaç gram aklı olduğuna
bakmadan meşhur edersek olacağı budur. Aydınıyla, sinemacısıyla, televizyoncusuyla
türkücüsüyle, komedyeniyle bir avuç azınlık ihanetlikleriyle, densizlikleriyle
çıkıyorlar piyasaya. Bu millet bunları hak ettikleri yere mutlaka oturtacaktır
hiç şüpheleri olmasın. İnsanımızın çoğunluğu birlik ve beraberlik üzerine
hareket etmesi umutlarımızı her zaman canlı tutuyor.
Dünyada dengeler bir bir değişirken bunun gerisinde kalmama
noktasında bir dış siyaset sergileyen devlet politikamız birçoklarının işine
gelmemektedir. Coğrafyasında sağlam duruş sergileyen ve birçok oldubittiye
gelmeyeceğini açık bir dille dile getiren dış politikamız, yıllar boyu
özlediğimiz bir duruş sergiliyor. Birileri de öyle bir duruşa müsaade
etmeyeceklerinin sinyallerini vermeye çalışıyorlar. İslam ordusunun kurulması,
Müslüman ülkelerin bir uyanışı olarak gördükleri için var güçleriyle terörü
destekliyorlar. Asla geri adım atmamamız bu noktada çok önemli.
Bir süre önce, Suriye diktatörünün yanında yer alarak Orta Doğu’da
güç gösterisi yapan Rusya yönetimi geri adım atarak askerlerini geri çekme
kararı aldı biliyorsunuz ki. Bu kararın asıl nedeni Rusya'nın eski
gücünden yoksunluğu yatıyor. Bu bölgede Amerika kadar güçlüyüm mesajını
vermek istiyor ama kendi de bu söylediğine inanmıyor. Bu geri adımın
ardında ki gerçek Ukrayna ile yaşadığı problem ve ekonomisinde ki çöküştür.
Gördük ki Rusya iki işi aynı anda götüremeyecek kadar aciz bir güç.
Her türlü zorluklara, teröre rağmen ülkemizde ki kalkınma, büyüme
devam ediyor. Yavuz Sultan Selim köprüsünde sona gelindi. Boru hatları
projeleri, hızlı tren projeleri gibi birçok proje hiç aksamadan devam ediyor.
Müstemleke mantık bu güzel gelişmelerden rahatsız oluyor. Sıkıntılarımızın
çoğunluğunda ki gerçek sebeplerin içinde bu ilerleyişimizden duyulan
rahatsızlıklardır.
Ülkemizin, yaşadığımız şehirlerin, mahallelerimizin güvenliğinin
ne kadar önemli, ne kadar değerli olduğunu görmemiz gerekiyor. Vatanımızın her
köşesinde can güvenliğinin sağlanması adına devletimiz başta olmak üzere
hepimizin görevleri var. Terörü timsah gözyaşlarıyla kınayan egemen devletleri,
egemen güçleri iyi etüt etmemiz gerekiyor. Taşeron terör örgütlerinden çok arka
planda savaşan azmettirici güçleri iyi tahlil etmemiz ve bunlara yönelik akıllı
adımlar atmamız gerekiyor. Ülke olarak sadece savunma cephesinde durmayıp
bulunduğumuz coğrafya da belirleyici olmalıyız. Egemen güçler terör kozunu
kullanmaya ne kadar devam edecekler bilinmez ama biz diplomasi kanallarını
sonuna kadar kullanarak aklıselimi elden bırakmayıp Müslüman daireyi
genişletmemiz gerekiyor.
Ülkemizde, reddi miras düşüncesinde olan bir güruh var maalesef.
Bu güruh gerek Osmanlı'nın mirasını, gerek Müslüman Anadolu'nun mirasının
değerini, anlamını göremiyorlar. Uydurma devrim hayalperestlikleriyle,
özgürlük safsatalarıyla güzel ülkemizi karmaşaya sürüklüyorlar. Destekte
görüyorlar maalesef. Başka bir cenahta terörü hem istemediğini dile getiren ve
terör sonrasında da nemalanmanın hesaplarını yapan çevreler. Bunlara da “Bu
ne perhiz bu ne lahana turşusu“ diyesi geliyor insanın.
Son üç yüz yıldır hep savunmada kaldık ne yazık ki. Belirleyici
olmanın ötesinde gündemi belirlenen durumundaydık. Güçsüzlük
zamanlarımızı bırakın, gücümüz kadar dahi olamadık. Az doğup çok ölen gibiydik. Son
yüzyılda biz Müslümanlar biz Türkler aydınlanma ve batılılaşma safsatası yerine
cehaleti yok etme ve birlik olma ülküsünde hareket etseydik çok daha iyi
konumda olurduk hiç şüphesiz. Neyse ki Allah'tan bu sıkıntılar
geçmeye başladı.
İnsanımız her türlü olumsuzluklara karşın sabırlıdır, âlicenaptır.
İnsanımız kişilerden ziyade daha çok devlete ve vatana dua eder.
Vatanımızın bölünmemesi için koruyucu en önemli panzehir kuvvetidir bu.
Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder