Kültür Politikamız
Merhaba dostlar.
Kültür
politikalarımız daha çok cumhuriyetin ilanı ile belirlenmeye başlanmış gibi
gözükse de, bin yıllık Anadolu serüvenimiz ve hatta Orta Asya’dan gelen
kültürümüz, gen kodlarımızda yerini almıştır. Yazımda, kültür politikalarımızın
doğrusu yanlışı, dünü bugünü gibi kıyaslar yapmak yerine, bu gün ne durumdayız
konusuna eğilmek en doğru olacaktır.
Başta Kültür
Bakanlığımız olmak üzere, yerel yönetimler, kültürel faaliyetlerde bulunan
dernekler, sivil toplum örgütleri, okullar ve kültür sanat, edebiyat, müzik
gibi çok geniş alanda faaliyet gösteren sanatkârlar kültür politikalarından
direk etkilenmektedirler. Karnını doyurmuş, güvenliğini sağlamış, eğitim,
hastane gibi hizmetleri alabilen insanlar ancak kültürel faaliyetlerde
bulunmaya başlarlar. Kültürel faaliyetler, ihtiyaç anlamında geri planda
diyebiliriz. Kültürel gelişme, zorunlu ihtiyaçlarını genel anlamda çözmüş bir
toplumun gelişmişliğini ve medeniyet seviyesini gösterir ayrıca.
Kültür
Bakanlığımızın bütçeden aldığı pay son yıllarda artma eğiliminde olmasına
rağmen, daha da yetersiz olduğu hepimizce malumdur. Kültür Bakanlığı’nı tek
başına tasavvur etmeden, destekleyici unsurlar, sponsorlar kanalıyla birçok
kültürel faaliyet destek bulabilir. Örnek verecek olursam, yakın bir zaman önce
Gaziantep Zeugma müzesini gezme imkânı buldum. Müzeye girişte ve müzenin
işlevini sürdürmesi noktasında hep bir bankanın ismini ve desteğini işittim. Aynen
bunun gibi kültürümüzün, medeniyetimizin, özellikle yerel değerlerimizin bir
noktaya gelmesi için desteklenmesi gerekiyor. Bunu da sadece devlet eliyle
beklemek doğru olmaz.
Son yıllarda
yapılan kültür merkezleri, kütüphaneler vs. bizlerin umudunu artırıyor ama bu
merkezler işlevlerini tam anlamıyla yapmadıklarını düşünüyorum. Şehir kültürünü
ve yerel kültürleri canlı ve yaşıyor konumda tutma anlamında yetersizlikler
olduğu aşikâr. Restorasyon yapayım, çağa adapte edeyim derken kültür, erozyona
uğrayıp bir süre sonra kaybolup gidebiliyor. Uç bir örnek vermek istiyorum.
Eğer bir yere elektrik götürünce oradaki kültürel doku bozulacaksa, gerekirse o
yere elektrik dahi götürmemek gerekir. Kültürü korumak demek bazen hiç
dokunmamayı da gerektirir. Özellikle devletimiz geliştirdiği kültür
politikalarıyla, erkini kullanarak tek tip insan yetiştirme gayretinden
vazgeçmelidir. Zoraki kültür dayatması içerisinde hiçbir güç odağı olmamalıdır.
Bu çabalar daha çok yapay sonuçlar doğurmaktadır. Sanatı ve sanatçıyı belirli
kalıplara sokmamak gerekiyor. Sanat ve sanatçı bu bağlamda özgür olması gerekir.
Kültürel
politikalarını yere, zamana ve insan profiline göre planlamak daha doğru
olacaktır. Doğu Anadolu’nun küçük bir yerleşim yerine klasik müzik sanatçılarını
götürmek kültürümüze nasıl bir değer katacaktır? Oradaki insanlar sadece farklı
bir müzik türünü duymuş olacaklar o kadar. Herhangi bir sahiplenme veya heyecan
asla duymayacaklardır eminim.
İnsanımızın çoğunu,
kendi kültürel faaliyet alanlarının içerisine alarak daha çok yetenekleri
keşfetmemiz gerekiyor. Kültürel faaliyetleri icra eden, destekleyen erk
özellikle gelir seviyesi düşük olan insanların içerisinde de faaliyetlerde bulunmalılar.
Maddi durumu iyi olan bir insanın kültürel faaliyet içerisinde olmasındaki
kolaylığı ve diğer insanların yaşadıkları zorluklar görülerek eşitleme yoluna
gidilmesi gerekiyor. Sıradan halkın içerisinden dehaların çıkma olasılığı
pekala muhtemeldir. Kültürel politikalarla yeşerecek kültürel faaliyetler
içinde yer alan gençlerin bu anlamda birçok sorunu da çözülecektir. Kültür ve
sanatın içerisinde yer alan hatta geçimini bu alanda idame eden genç, zararlı
alışkanlıklardan bir nevi de olsa alıkonulacaktır.
Kültür ve sanat
alanlarından sadece nemalanmak, kendi egolarını tatmin etmek türünden gayretleri
olan insanlarda var maalesef. Bunlar bir süre sonra kaybolup gitmektedirler.
İşlevsel oldukları süre boyunca kaynakların heba edilmesine sebep olmaktadırlar
sadece. Buda konumuzun başka bir boyutu.
Kültürümüze,
ananelerimize, dinimize uygun olmayan, müstemleke anlayışlarla içimize sokulan bazı
uygulamalarda yok değil. Ülkemizde seksen ihtilalinden beridir Chopin’in
Hıristiyan ölüleri için kiliselerde çalınmak üzere bestelediği cenaze marşını
bizlerde resmi cenaze merasimlerinde kullanıyoruz. Bununla ilgili birçok eleştiri yazıları dönem
dönem dile getirilmesine rağmen halen devam ettirilmekte ısrar ediliyor.
Bununla ilgili bekli de en anlamlı aynı zamanda en etkili sivil hareket
diyebileceğim tepki, geçtiğimiz günlerde şehit olan bir evladımıza düzenlenen
cenaze töreninde, arkadaşları tarafından verilen tepki olmuştur. Hepiniz,
medyada bu görüntüyü görmüşsünüzdür muhtemelen. Şehit kardeşini gayri
Müslimlerin marşıyla uğurlamayı reddedip cenazeyi tekbir sesleriyle uğurlayan o
yürekleri tebrik ediyorum. Bu sivil hareket sonrası belki de cenazelerimizi
özellikle şehit cenazelerinin resmi törenlerinde kendi özümüz, kültürümüzün bir
parçası olan Itri’nin tekbir bestesi ve Kur’an-ı Kerim ile uğurlanma talepleri gündeme
gelmiştir. Olması gereken de budur. Yanlışı devam ettirmemek milli, dini
anlayışımıza uygun değerlerle yer değiştirmemiz gerekiyor en kısa zamanda.
Başka bir örnek vermek istiyorum size; Bursa, Osman Gazi türbesinin yanı başında
bulunan ve üzerinde ki yazılarda Osmanlı’yı işgalci gösteren anıt 2013 yılında
cumhurbaşkanlığı onayıyla kaldırılması büyük bir yanlışı gidermiştir. Bu ve
buna benzer yanlışlıkların üzerine gidilmesini kamu vicdanı açısından önemli
buluyorum.
Kültür, çok geniş
bir alan. Bu geniş alandaki hurafeleri, yanlış uygulamaları kaldırarak
insanımızın tabiatına, dinine, kimliğine uygun olanları desteklemek,
geliştirmek ve yaşatmak gerekiyor. Batıcı dayatmalardan ve özellikle kültür
emperyalizminden korunmamız gerekiyor. Özenti halinden uzaklaşmamız ve
insanımızı küçük görme hastalığından kurtulmamız gerekiyor.
Kültüre ve sanata
sadece para ve imkân boyutuyla da bakmamak gerekiyor. Sanata sadece para gözüyle
bakan insanlar, bilsinler ki emek verilerek icra edilen her sanat para
kazandırmayabilir ama insan ruhunun zenginleşmesine ve dolaylı getirilerin
önünün açılmasına vesile olacaktır.
Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 4
Mayıs 2016 - Yazı No: 98
İrade Gazetesi-Kültür Politikamız-İlkay Coşkun-04.05.2016
İrade Gazetesi-Kültür Politikamız-İlkay Coşkun-04.05.2016