Merhaba sevgili dostlar.
Geçen hafta mesleki bir kurs dolayısıyla Gaziantep’te
idim. Her şey dahil beş yıldızlı bir otelde konakladık. Eğitimin ve gezmenin
tozmanın dışında daha çok “Her şey dahil” ifadesi üzerine biraz hasbıhal etmek
istiyorum izninizle.
Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte tatil
planları yapılmaya başlandı bu günlerde. Özellikle terörle mücadele eden
güvenlik güçlerimize beş yıldızlı otellerde tatil imkânı sunulacağına yönelik
haberlerde gündemde.
“Her şey
dahil” tatil konseptinde israfın üst
noktalarda olması herkesçe malum. Otelin içinde yeme içme ve eğlenme
faaliyetleri daha çok ön planda. Arka
arkaya gelen ve üç öğün sunulan çok seçenekli menüler gözleri doyurduğu kadar,
göbekleri de kalınan süre nispetinde büyütmeye başlıyor. Kısa periyotlarda da olsa düşük gelirli
insanların da bu tarz ortamlarda bulunmasını olumlu karşılarım. Bu insanlar
için farklı bir ortam ve farklı bakış açıları sunabileceğini de düşünüyorum. Kimi
insanlar için kendini değerli hissetmelerine, iyi hissetmelerine vesile
olabilir. Bu gibi ortamlar geçici de olsa insanın özgüvenini yükseltebiliyor ne
yazık ki.
Daha çok eleştirim hayatı “Herşey dahil” formatında yaşayan insan profili üzerinedir.
Düşünsenize maddi durumu iyi olan bir insan ömrünü bu şekilde geçiriyor. Yeme,
içme, eğlenme üzerine kurgulanmış bir hayat. Böyle bir insan fakir insanların,
zor durumda olan insanların halini ne kadar anlayabilir ki. Dünyayı güllük
gülistanlık görmesi çok normal. Oruçta tutmuyor ise açın halini nasıl
anlayacak. Böyle bir ortamda yanındaki bir insanla ekmeğini paylaşmak gibi bir
güzelliği hiç yaşayamayacak belki de. Paranın aracılığında hizmet edenleri ve
hizmet edilenleri görecek sadece. Ne ekmeğin fiyatını bilebilecek ne de suyun ara
sıra da olsa kesik halini görebilecek. Kısacası hep varlığı görmekten yokluğa
hiç şahit olamayan bir insan profilini düşünün.
Kültür emperyalizmini bu alanda daha çok
gözlemleyebiliyoruz. Lobide Türk müziği çalmasını isteyen bir dostumuz
ilgililer tarafından nazikçe geri çevrildi. Malum ya otelin bir konsepti var. Kendilerine
göre uygulamaları var. Odalardaki buzdolapları ağzına kadar alkollü içeceklerle
dolu. Denebilir ki, alkol alanlara sunulmuş bir imkan. Dar çevrelerde hoş
karşılanmayan birçok davranışların, alışkanlıkların bu tarz yerlerde hizmet adı
altında sunulmasının doğruluğu ise tartışılır. Devede kulak gibi de olsa mütedeyyin insanlara
sunulmuş imkanlar da var denebilir. Dindar insanlar düşünülerek hazırlanmış tatil
ortamları da var ama çok az. Nedense yüzde doksandan fazla Müslüman olduğunu söylediğimiz
vatanımızda kültür değerlerimizi dejenere etmelerine ve dinini yaşamaya çalışan
insanların zarar görmesine bir şekilde de olsa göz yumuyoruz. Nasıl ki, sigara
bir zamanlar toplumumuzda daha çok rağbet görürken şimdilerde sigara içilen
alanların daralmasıyla popülaritesinin azalması gibi. Alkol alımında ve kültür erozyonuna
sebebiyet veren kültür emperyalizmine de dur dememiz gerekmiyor mu? Adıyla
sanıyla Müslüman ve Türk olan bir otelde ilk planda Türk müziği çalmalıyken ille
de yabancı müzik denmesi ne kadar doğru sizce. Bu müzikler olacaksa da öz
müziğimizin yanında ikinci sırada yer almalılar.
Aşırı tüketim lüksü, bir hastalık bence. Maddi durumu
iyi olup, dindar geçinen çok insan bu virüse kapılmış durumda. Bu virüse karşı
savaşmak istediklerini ya da savaşıp başarılı olduklarını sanmıyorum. Çok lüks
bir evde oturan, lüks bir arabaya binen, paraya para demeyen dindar insanlarda
olsalar bahsettiğim yönlerini çok eksik görürüm. Rahatlık rehaveti de
beraberinde getiriyor maalesef. Hepsini de anlamaya çalışırım ama özellikle her
şey dahil otellerde helal ile haram yaşantıların bu kadar yan yana hatta iç içe
olmasını hiç anlayamıyorum.
Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi,
20 Nisan 2016 - Yazı No: 96İrade Gazetesi-Herşey Dahil-İlkay Coşkun-20.04.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder