13 Nisan 2019 Cumartesi

Kızılderili Gözüyle

Kızılderili Gözüyle
 
Bir suda iki balık kavga ediyorsa, oradan beş dakika önce bir İngiliz geçmiş demektir. (Kızılderili Atasözü)

Nerede bir Kızılderili sözü görsem pürdikkat okurum ve en doğal haliyle payıma düşeni alırım. Saf saf kovboy filmleri izlediğim yıllarda dahi Kızılderililere içten içe bir hayranlığım hep olmuştur. Vakur, bilge ve tabiatla iç içe duruşları hep ilgimi çekmiştir. Ayrıca Moğolistan, Kırgızistan, Uygur Türkleri, Uzak Asya, Afrika ve zor şartlarda yaşayan kimi insanların vakur, bilge ve yaşından önce büyümüş hallerini hep hayranlıkla izlemişimdir.


İnsan ve dünya aynı sistemin paydaşı. İnsan varsa dünyanın anlamı var. Dünya varsa insanın anlamı var. Birbirinin tamamlayan iki sevgili gibi. Dünya şekillenerek de olsa içerisinde misafir ettiği insanı yüz yılda bir yeni nesillerle beraber yeniliyor. Mekân olarak dünya, insanı beden ve kalp ev sahipliğiyle ağırlıyor. 

Obezite, Hollanda hastalığı, rahatlık, bencillik, adamsendecilik gibi onlarca hastalığı kapitalist dünyada görmek pekâlâ mümkün ama doğanın bir parçası olan insanın bütün canlılarla birlikte kaynakları ortak ve adil kullanma felsefesini edinmiş Kızılderili anlayışını görmek ve yaşatmak gerekiyor. Maalesef ki kapitalist dünyanın aynılaştırıcı ve tüketime şartlandırıcı anlayışı en vahşi haliyle varlığını sürdürüyor. Ne yazık ki küçük dünyaları gasp etmeye devam ediyor.
Yeme içme, barınma, güvenlik, sağlık ve mutluluk insanoğlunun dünyada aradığı öncelikli şeylerdir. Afrikalı bir çocuğun ayakkabısının olması ile olmaması arasındaki kaybı ve kazancı sorgulamak gerekiyor. Enerjisini hep toprakla paylaşan bir çocuğun ayaklarına dikenlerin batmasının yanında enerjisini ayakkabılar, beton zeminlere hapis eden insanın kayıplarını da görmek gerekiyor. Dünyayı paylaşan bütün insanların acılarını duyumsayan, hak ve adalet değerlerini önceleyen felsefelerin yaygınlaşması illaki toplumların ıslahında çok büyük katkılar sunacaktır.
Başı, göklerde ki yıldızlara ulaşma hevesinde olan insanoğlu yerdeki gelinciklere, papatyalara, nergislere basma tezatlığını her dem gösteriyor maalesef. Savaş ile barış, iyi ile kötü, korku ve ümit, dostluk ile düşmanlık gibi tezatlar, zıtlıklar tekerrür ediyor tarih boyu olduğu gibi. Atomun yapısındaki elektronların, güneşin, ayın, mevsimlerin, gece ve gündüzün akışı ve dinamizmine insan aynı hareketlilikte katılıyor adeta.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.(Kızılderili Atasözü)

Kızılderili sözlerinin birçoğu beyaz adama yönelik olması tesadüf değildir. Beyaz adam sanayi devrimleriyle beraber tabiat ve çevre ile hep savaş hâlinde olmuştur. Sömürgecilik mantığıyla da kendi dışındaki halklarla da daha büyük bir cephede savaşarak, zülüm mekanizmasını hep aktiflemiştir.

 
Demem o ki, dünya üzerindeki emperyalizmin ve beyaz adamın karşısında mazlumları desteklemek, önünden çeken arkasından iten olmak gerekiyor. Geri kalmış bütün ülkelerin insanları, ağaçlara kendi çabalarıyla tırmanan bireyler olmaları yönünde çalışmalar yapılmalı ki ağaçtan inişleri de kolay olsun. Kendi kendilerine yetsinler ve zalimlere muhtaç olmasınlar.

Söze Kızılderili sözüyle başladım. Sözü yine bir Kızılderili sözüyle sonlandırayım.

Yükün dürüstlükse gücün düşer belki ama başın düşmez. (Kızılderili Atasözü)

Kalın sağlıcakla.

İlkay Coşkun
15.04.2019 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder