10 Eylül 2014 Çarşamba

Şiir Üzerine -2

Şiir Üzerine -2

Şiir, sözlük anlamı olarak şu şekilde tanımlanmaktadır; hayalleri ve duyguları zengin sembollerle, uyumlu sözlerle güzel bir şekilde anlatma sanatıdır şiir.

Platon şiiri; “büyülü söz” olarak tanımlar.
Fuzuli şiire; “bir sonsuzluk duygusu” demiştir.

Melih Cevdet Anday ise şiiri; “bilinen sözcüklerle, bilinmeyenlerin söylenmesi” olarak ifade etmektedir.İleri gelen devlet adamlarımızdan, çobanımıza kadar her kesimden insanımız şiir yazmakta ve okumaktadırlar. Şiir gündelik hayatımızda daima var olacaktır. Kimi zaman söz olmakta sevgiliye, kimi zaman övgü olmakta peygambere, kimi zaman da şikâyetlerimizin dilidir şiir. Çoğu zaman Fuzuli’nin şiirleriyle derinlere ineriz, Yunus’un şiirleriyle sükûta kavuşuruz, Köroğlu şiirleriyle efeleniriz adeta. Bazen de duygularımızı, hislerimizi şiirle dışarı yansıtırız, şiirle konuşuruz çok zaman.

Şiirin türü nasıl olursa olsun, çoğu zaman okur, ses uyumlarına önem vermekte, kulağa hoş gelmesine dikkat etmektedir. Şiiri çok fazlada kalıplara sokmamak gerek. Mevlana, şiir hakkındaki bir konuşmasında karşısındaki şahsa; “ben sana sevgilinin yüzünden bahsediyorum, sen bana vezinden, kafiyeden dem vuruyorsun” diyerek, şiirde sadece şekilciliğe bakılmaması gerektiğini ifade etmiştir.

Çok güzel bir söz vardır, “Sanat için sanat mı yoksa halk için sanat mı? ” diye. Mademki şiiri insanlar okuyor önemli olan onların beğenisi olsa gerek. Şiirde beğeni ölçüsü çok farklı olabilmektedir. Şiirde, sözcük ahenginin, şiir sembollerinin olmaması ve çok basit cümlelerle bilinenlerin sürekli yinelenmesi okuyucuyu ne kadar sıkarsa, şiirde çok fazla söz sanatı kullanması, şiirin gereğinden fazla süslenmesi okuru aynı oranda sıkabilmektedir. Belki bu anlamda orta bir yol bulunabilir diye düşünüyorum. Şiiri dar kalıplar içinde değil de özgür ve geniş bir yelpazede yazabilmeli şair.
 
Hayatın her evresinde olduğu gibi, şiir yolculuğunda da emek ve çaba çok önemlidir. Salt ilham geldiğinde kaleme alınan söz dizimi olarak bakılmamalıdır şiire. Bu anlamda şiirdeki altyapının sağlam olması kalıcı eserleri geleceğe bırakabilmek için gereklilik arz etmektedir.

Bu durumu, Fazıl Hüsnü Dağlarca çok güzel anlatır, “şiir yazmak isteyenlere, defterler dolusu aruz yazdırılmalı, sonra hepsini ortadan kaldırıp şiire başlamalı insan” diyerek şiirdeki altyapının gerekliliğini çok da güzel ifade etmiştir.
 
Recaizade Mahmut Ekrem de bir sözünde, “Zerreden küreye kadar her şey hakkında şiir yazılabilir” demiştir. Şiirde konu yelpazesi geniş tutulmalı ama nereye kadar? Örneğin bir böcek hakkında da şiir yazılabilir mi diye düşünenler olabilir. Özgürlükten ödün verilmeden özgün bir dille yazılan her şiir bir şekilde değer bulur diye düşünüyorum.
 
Behcet Kemal Çağlar ise bir sözünde; “çiftçinin aptalı bostancı, şairin aptalı destancı olur” diyerek, destan şiirinin zorluğuna dikkat çekmiştir.
 
Şiir yazma işi bir süreç işidir. Şairin şiirleri bu süreç boyunca değişiklikler gösterebilir. Bu anlamda bir şairin her dönem iyi ve kötü şiirleri olabilir. Şairin elli yaşındaki olgunluk şiirlerine ne derece saygı gösteriyorsak, onsekiz yaşındaki şiirlerine de aynı çerçeveden bakmalıyız. Ayrıca her şiir aynı beğenide olmayabilir İnsanların beğeni yelpazesi çok geniştir aynı zamanda değişkendir de. Bir okurun hiç beğenmediği bir şiir, başka bir okur nezdinde değer bulabilmektedir. Şiir eleştirilerini yaparken buna dikkat etmek gerekir.

Şöyle ki yazma yeteneği olan her insan iyi veya kötü de olsa şiir yazmalıdır diye düşünüyorum. Bazen, kötü şiir yazmak iyi şiirin habercisi olabilir de.

Demem o ki şiir yazmak bir gönül işidir. Şiirde güzelliği, beğeniyi artırmak hiçbir zaman birinci amaç olmamalı, şiirin bir sanat dalı olduğu unutulmamalıdır. Şiirde yazılan satırlar, incelik, asalet, zarafet içermelidir. Aynı zamanda şiir, bir şekilde de olsa şairin kendisini yansıtmalıdır.  Bütün bunları düşünerek okumalıdır okuyucu eserleri.
Son sözlerimi eşim Vildan Poyraz Coşkun’un bir şiiriyle noktalamak istiyorum.   

Acı Soğan Sofrası
“ayna ayna
güzel ayna
söyle bana
bu dünyada  en güçlü kim?“

giderek sıradanlaşıyor simsiyah rüya
vakitsiz kesilen onca nefes sonrası
ölümün kanlı sicili yine kabarık
kaldı mı ki sabıkasız meydan
künyem yine sabır taşı

bir acıdan başka acı doğurur öte
vakitli vakitsiz
sorgusuz sualsiz
ve şekilsiz

güzel olsalar da
kusar niyetleri aynalar gün gelir

-------

İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 10.09.2014 / Yazı No:11

İrade Gazetesi - Şiir Üzerine 2 - İlkay Coşkun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder