Yusuf Bal’ın
“Gözkuşağı” Şiir Kitabında;
Kübik, Geometrik
Ve Satranç Taşlarıyla Acıya, Zulme
Şiirsel Başkaldırı
Görsel ve deneysel şiirlerle
okuyucunun karşısına çıkmak cesaret ister. Şair, klasik şiirlerin çokça yer aldığı bir
ortamda, yenilik adına şiiri farklı sunumlarla ortaya çıkararak, satırlara
dizilen imgeleri şekle büründürüp şiirden taviz vermeksizin duyguları mısralara
dökmekle özgünlüğünü ortaya koymuş. “Gözkuşağı” işte böyle bir eser. Şairin,
kübik, geometrik ve satranç taşlarıyla acıya, zulme şiirsel başkaldırısıdır.
Kitabı eline ilk defa alanları önce görsel imge ile vuran, sonrasında kuşakları çözülmüş gözleri doyuran
bir eser.
Görselliği ve deneyselliği Gözkuşağı’na taşıyan şair, tarzıyla ilklere imza atmaktadır.
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 17.09.2014 / Yazı No:12
“Gözkuşağı”
şair Yusuf Bal’ın üçüncü şiir kitabı. Şiir Vakti yayınlarından çıkan eser 96
sayfa olup görsel ve deneysel şiir ağırlığı ile dikkat çekmekte. Kitapta Yusuf
Bal’ın dergilerde yayınladığı şiirlerin yanı sıra, hiçbir dergide yer almamış
yakın tarihli şiirleri de var. Daha önce Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan
diğer kitabı “Ücra İşlem” gibi, şairin her sayfada farklı temaları şekle
büründürdüğü şiirleri imgelerle ördüğü, bunun yanı sıra konu bütünlüğünü de
sağladığı farklı bir kitap.
“Göz”
aydınlık demek, kapı demek, ışık demek. Bir kitabın kapağını açtıkça aralanıyor
göz kapaklarımız. Tesadüf müdür bilinmez ama Göz, kuş ve örümcek (ve zeminde
ağ!) şeklindeki şiirlere kitabın ön sayfalarında yer verilmesi anlamlı olmuş.
Sayfa 25 de yer alan “Demir At”
şiiri okuyuculara farklı çağrışımlar yapan bir şiir. “demirciler dövsün yüzünü, sen onlara ateşten gözlerinle bak/
çıkarsınlar seni, fırınlardan sıcak sıcak/ tut ellerimden hadi gidelim/ ötelere
on iki olmadan saat” dizeleri ile başlayan ve “sen paletlerini al, ben
ayakkabılarımı; gidelim/ demirciler dövsün yüzünü, sen onlara ateşten
gözlerinle bak”
Yusuf Bal’ın sayfa 40 da yer alan
şiiri “Beni bulduğunda” iki sütundan ve iki başlıktan oluşan deneysel bir şiir.
Bu şiir hem tek şiir şeklinde okunabileceği gibi ayrı ayrı da okunabilmektedir.
Bu tarzı, şairin birçok şiirinde rastlamaktayız.
“Tenimden geçiyordu ölüm/ kilitli kapıların
arkasında tutsak sahile/ çizdiği portrede acıyı yüreğinde, kendini
ölümlerin meydanında görüp öyle hissediyor savaşları.
“Kerbela” şiiri tarihte Hz. Hüseyin ve taraftarlarının
Yezid’in komutasındaki güçler tarafından kuşatılmaları, günlerce susuz
bırakıldıktan sonra şehit edilmelerini anlatıyor.
“Susuz kalmış bir
çocuğun diliyle konuşur ölüm” mısrası ile şair henüz bebekken babasının kucağında okla
vurularak şehit edilen Hz. Hüseyin’in oğluna gönderme yapılıyor.
Siyah
At şiirinde “tanrım/ isyan et diyorsun/
yudumlayıp baruttan kaseyi/ kan çıkar yer yüzünde, habil kabil
karışsın/ isyan et diyorsun kutsal kitapta/ kötü olan her şeye” ve “biliyorum yine, senin iznin olmadan
ateşle abdest aldık, namazı erken
kıldık/ dizeleriyle acının geldiği
yönü, acının kaynaklarını şiirinde şifreleyerek vermiş okuyucuya.
Yine
Siyah At şiirinde “ama biz hiroşima’ya
bomba atan değiliz/ iki şehirde şeytanı ateşten yaratan şeytan/ sonra ırak’ta
milyon insanı öldüren katil abd/ değiliz, şeytanın imana geldiği, yerde değiliz” diyen şair
Piyon, Fil, Vezir, Şah şiirlerinde benzer temaları işlemiş, oynanan, oynanmak
istenen oyunları ve acıları göz önüne sermiş, yaşanan curcunalardan dolayı
“Cadı Kazanı” şiiriyle de dünyayı cadı kazanına benzetmiştir.
“İkiz Kale” şiirinde, sanki “ İkiz Kule” der gibidir. /Âdem’e isimler öğretilmişti yaratılınca/
silah isimlerini sonradan öğrendik/ diyerek
din, millet ayırımı yapmaksızın suçu bütün insanlıkta aramaktadır.
“Çok
Sesli Koro” şiirinde, /Nereye gider insanın gökyüzüne fırlattığı
mızrak / … Kesiyorum, beni besleyen damarlarını dünya/ derken şikâyetçidir kötülerden.
“Bu yüzden sokaklar Gazze /
neden ülkeler kan / neden Arakan ölüm / dinginlik ve sakinlikten bahsedilen din
felsefesinde/ kapitalist rejim / caddeler Pazar, sokaklar ölü / Bütün
savaşlara isyanını gösteren diğer dizeleri.
Tüm bu
olumsuzluklara rağmen umudunu tamamen kaybetmemiştir şair. Kimi şiirlerinde
atın şahlanışı misali silkinmeyi, dirilmeyi, mazlumun güç kazanmasını imgeler
satırlarında. /İlkbahar oluyor kışlar/
çiçekler açıyor doyumsuzca bahara/ diniyor sanki acılar en derin kuyularda/ dizeleri
“Meçhule Dönüş” şiirinden.
"keşke rayları s şeklinde yapsalar/ trenler
sekerek gitse" dizeleri, s
sesi ile örülmüş bir sevgi şiiri olan S Treni şiirinden. “Yine Yazıldı Adın”
başlıklı şiirinde sevgi, ümit ve kararlığını mitolojik karakter Atalante'nin ismi
ile imliyor. "Ateşi Gül Yapalım, Zehiri Bade" yine şairin sevgisini,
"Kayıp Şehrin Arkasından" özlemini, "Dünya" hüznünü, Vakit
şiiri ise hem görsel olarak hem de içerik olarak kainatın yaratılışını işleyen
bir şiir. “Vakit” görsel olarak bir girdabın ya da galaksinin üsten görünüşünü
imliyor.Görselliği ve deneyselliği Gözkuşağı’na taşıyan şair, tarzıyla ilklere imza atmaktadır.
Şiirlerinde
acının resimlerini, imgelerle nakış nakış işlemiştir. Şair, satranç taşları
görselliğinde imlemiş savaşı ve zulmü. Kafatasını, “Sus Tası” yapmış.
Susulduğunu, seyirci kalındığını çizmiş en korkunç haliyle dimağlara.
Sosyal konulardaki
duyarlılığıyla örülü bir şiir kitabı “Gözkuşağı”. Belki de gözlerimizdeki
kuşakları çözüp zulme dur dememizi ve göğün kuşağında birbirimizin farkına
varmamızı bekliyordur şair, ne dersiniz?İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 17.09.2014 / Yazı No:12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder