6 Aralık 2014 Cumartesi

İğne Acısı

İğne Acısı

On beş - yirmi yıl öncesinin idealizmi yok artık bir çoklarımızda. Solcularımızda, sağcılarımızda, milliyetçilerimizde, dindarımızda da aynı durum geçerli. Yaş otuza kadar ideallere, vatana, millete, değerlere çalışılıyoruz. Belli bir yaştan sonra da kendimize çalışmaya başlıyoruz. Genel anlamda gözlemlediğim tablo bu.

Dini hassasiyetleri olan insanların, zenginleşmeye başladıktan sonra kapitalizmin getirdikleriyle hayatına devam etmesi lüks içerisinde yaşaması paranın nimetleriyle makam ve mevkii elde etmesi kafamı hep kurcalamıştır. Hep ikilemlerde bıraktı beni. Her zenginleyen böyle oluyor anlamı çıkmasın kesinlikle bu sözlerimden. Eve ayakkabıyla girme modasına uymalar hatta ve hatta evin içerisinde köpek beslemeler, sokaklarda köpek gezdirmeler ve daha nice sonradan hayatımıza giren kültürler. Dışarıda dindar kimliğiyle gözükmeye devam ediyor, fakat içerde kapitalizm ile birlikte gelişen lüks hayat ve günah ikilemleri yaşanıyor. Vicdanlara kılıflar giydirilerek benlikler kandırılıyor. Asgari ücreti dahi işçisine çok gören insan modelleri çıkıyor karşımıza.  Müslüman zengin olmalı sözünü ne kadar doğru anlıyoruz. Ne kadar samimi yaşanıyor İslamiyet? İçimiz dışımız bir mi?  Bunları sorgulamak gerekmiyor mu?
 
Birde madalyonun diğer yüzü var. Toplumumuzda sıradan bazı insanlara bakıyorum. İki katlı evini almış, son model arabaya biniyor, yazlığı var. Diğer taraftan bir devlet adamımızın bindiği arabayı, oturduğu evi ona çok görüyor. Başka biri kendisi de altın birikimi yaparken, diğerinin kilolarca altını var diye, veryansın ediyor. Adamın parası var hacca gidiyor, vay niye çok gidiyormuş, vay efendim fakirlere yardım etseymiş naraları atılıyor. Kendi zihniyetinden başka hiç kimseye, zenginliği, makamı layık görmeyen hastalıklı bir insan modeli çıkıyor karşımıza.
Muhafazakar hayat tarzını seçmiş, mütedeyyin insan kesinlikle günah işlemeyen insan modeli midir? Müslüman insan günah işleyemez mi? Günah işlememeli, dikkatli olmalı tavsiyelerine katılırım ama bütün günahları da kendine hak gören, muhafazakâr insanın yaptığı hataları da kendine malzeme olarak kullanan zihniyete karşıyım.
Kırk, elli sene küfrün içinde yaşamış bir insan, kelimeyi şahadet getirerek Müslümanlığa giriyor da yıllarca İslam’ı yaşayan insanların yaptıkları hatalar ve günahların çok çabuk yargılanması neden? Kırk yaşına kadar vur patlasın çal oynasın yaşamış, sayısızca hataları olmuş insanlar, bir yaştan sonra İslami hayatlar yaşamaya başlamaları gayet güzel. Bohem hayatı yaşayan çok büyüğümüz yok mu? Geçmişini alkolün beslediği insanlarımız yok mu? Hal böyle iken, mutaassıp bir çevrede yaşayan insan, zenginleyince de hatalar yapabilir gerçeğini de kabul etmek gerekir. Çuvaldızı hep başkalarına batırmaktan iğneyi kendimize bir türlü batıramadık velhasıl.
Allahın mağfireti bu kadar genişken, İslamiyet hoşgörü diniyken, bu kadar tahammülsüzlük olmamalı. Yanlış anlaşılmalara sebep vermemek adına burada tekrar ediyorum ki İslami bir yaşayışı ve İslam ahlakını benimsemiş kişilerin yaşantısına azami özen göstermesi gerekir.
Allah nefsi herkese vermiş. Dindara da nefis vermiş, dindar olmayana da. Şeytanın bütün insanlara musallat olduğunu da unutmamak gerekir.
Toplumda münevver de olacak, avam da olacak. Futbolda birinci ligde olacak, üçüncü ligde. Edebiyatta taşra dergisi de olacak, ustaların yazdığı dergilerde. Zaman gelecek zengin, fakir olacak. Zaman gelecek fakir, zengin olacak. Zaman gelecek dini yönü olmayan insan dindarlaşacak, dindar insan, dindarlığı bırakacak. Bu zıtlıklar hep var olacak, yaşanacak. Bunlar imtihan dünyasının cilveleri değil mi ki?
Bütün bunlardan çıkarılan sonuç şu ki; kafa karışıklığına hiç gerek yok. Çok yönlü bakış açısının ve hoşgörünün ışığında tutulan yolun, sağlıklı olduğu kanaatindeyim. Selametle kalmanız temennisiyle
…..
İlkay Coşkun
10.12.2014 
İrade Gazetesi / Yazı No: 24       
İrade Gazetesi - İğne Acısı               
                                           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder