Huzur Koleksiyoncusu,
Cihat Albayrak’ın Mayıs 2013’te yayımlanan ilk şiir kitabı. Kitap, Serencam
yayınlarından çıkmış.
İnsanlar
doğarlar, büyüler, yaşarlar ve ölürler. İlkler çok önemlidir herkes için. Çocukluktan sonra şekillenir yaşantımızla
birlikte kimliğimiz. Southey der ki “Ne
kadar uzun yaşarsanız yaşayın, ilk yirmi yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır ” Huzur
Koleksiyoncusu, şiirlerinin tamamına yakını şairi çocukluğuna, bizleri de
çocukluğumuza götürüyor adeta.
“Barış
küçüğündür /savaş büyüğün /budur sofra adabı yeryüzünün” diyen şair, büyük olmakla çocuk olmak
arasındaki farkı, gözler önüne sermektedir. Büyüyen insanoğlu kirleniyor,
günahkârlaşıyor. “Ayakkabılarıyla giriyor
işgalciler /abdestli şehirlere” mısralarıyla günümüzün resimlerini göz
önüne seriyor bir taraftan şair.
Çocuğu
aileden, sokaktan, topraktan, koparmaz şair. Çocuk hayatın merkezindedir. “Ayağımız
alışsın diye mi /elektriğimizi alır toprak” diyerek, çocuğun toprakla
bağını oyunlarını imler adeta.
“kesilen
her ağaç, bir kadın cinayeti” mısrasıyla da anneyle çocuğu yan yana görmek
ister şair. “İki şekerli bir çay gibidir
aile olmak” mısrasıyla ailenin o eşsiz tadının tanımlamasını yapar. Aslında
olması gerekeni imler bizlere. “rüzgârgülü
olmalıyım ben /bir çocuğun ellerinde” mısrasında ise kendisini çocukluğun
ellerine bırakır adeta.
Kendini
her dem çocuk saflığında hisseden şair, “esnaf
lokantasındaki peçete kadar temizim bu yüzden” der.
Küçük
ama mutlu gözlerle dünyaya bakar şair. “sefer
taslarında sıcak selamlar taşıdım” diyerek, küçük şeylerden büyük
mutlulukların çıkarılabileceğinin formülünü verir bizlere mısra mısra. Çocuğa,
çocukluğa sevgisini hürmetini özlemini seslendirir. “Ellerinden
öptüm ve /hoşça kal dedim çocukluğuma” mısralarıyla gülümsetir bizleri.
Huzur Koleksiyoncusu isimli şiirin bir mısrasında ise “içinden bir mutluluk tut /ve bekle beni” diyerek her şeye rağmen
çocukluğuna geri dönmek istemesinin en canlı örneğidir.
“elmaları sapanla vururduk küçükken”
diyen şair sık sık kendi çocukluğunun mutluluklarına götürerek günümüz
çocuklarının, sıkıntılarına parmak basar. “ama
kime sarılırdı /anneleri çalışırsa çocuklar” der ve bu düşüncelerini
destekleyen bir başka mısrada “Gökyüzü
işyeridir bulutların /boya sandığını nasıl korursa bir çocuk, öyle”.
Hayattaki
yenilgilerini, kayıplarını mısralarında imler şair. “geride kalan çocuğum ben, ötekiler koşarken”. Aynı şiirin başka
bir mısrasında ise şimdiki çocukların kendi çocukluk kayıpları gibi olmasını
istemez. Onların, kendisinin yaşadığı çocukluk kayıplarını yaşamalarını istemez
belli ki.
“uçurtma yapmalı mahallenin çocuk ordusuna” diyerek engin gönlünü
yansıtır bizlere. “yağmurlu havaları
boyar mıyız /kar tanelerini rengârenk” mısralarıyla
da umudunu yitirmediğini görmekteyiz.
Bildiğimiz
dört mevsim içine beşinci bir mevsimi de kendisi koyar şair, “uçurtma mevsimi ” şiiriyle. Salonda
babasının işten dönmesini beklemenin ötesinde, Suriye’de barışı bekleyen
çocukların gözüyle bakar dünyaya.
“Eskiciye vermişiz her birimiz çocukluğumuzu”
mısralarında, değerli olması gerekenlerin artık değersizleşmesinden duyduğu
rahatsızlığı dile getirir. “Bisikletin
patlayan lastiğinin tamir et /mahalledeki çocuğun” çevremizde yaşanan, biz
yetişkinlerin farkında olmadığımız birçok küçük detayın aslında çocukların
dünyasını şekillendiren büyük mutluluklar olduğunu hatırlatır okuyuculara.
“Aile içi şiddet yoktur /bir çocukla
oyuncakları arasında /evcilik oynarken, boşanmaz hiçbir çift /… / indirir
yelkenleri /bir çocuğun nefesi itecek gemimizi /üfle küçük kız, uf olmuş dünya
” mısralarıyla çocukların farkında olmadan yaşama kattıkları değerlere
vurgu yapılmaktadır.
“Şekeriniz misafir olsun diyen / bayram
çocukları kelimeler” mısralarıyla şair bayramların merkezine koyar
çocukları. Çocukların duaları kabul olur derler, günahsız, temiz oldukları için. “iyi niyeti beslermiş bir çocuğun /evsizleri
ve sokak hayvanlarını” mısralarıyla bu düşünceleri bütünlenir.
“çocuklar,
hayatın tamircisiydiler” mısrasıyla çocuğa ve çocukluğuna erkin bir çerçeve
çizilmektedir.
“bisiklet sürer gibi yapıyorum sandalyemde ”
mısrasında şairin büyük bir arzuyla çocukluğa dönmek isteyişinin yansımalarını
görüyoruz.
“bizimle çocuktu, büyüdü dünya” mısrasıyla
çok tanıdık gelen bir şarkıya gönderme yapılmış adeta.
“katil kimdir çocuklar üzülünce?” sorgulayıcı,
eleştirel bakış açısının göstergesi bir bakıma.
“bisikletimin terkisinde balzac
oturuyor her yaz” mısrasıyla Balzac’ın kitabına çocuk yüreğiyle verilen
değer imleniyor adeta.
“çocukluğun hatıra defteri” şiirinde ise
“kulaklarımın da hatıra defteri var”
mısrasıyla geçmişin, şair için ne kadar canlı olduğunu anlıyoruz.
“Kaç zil
kaldı ölmeye” şiirinde şair, “kısa
kollu tişörtmüş çocuklar /kazak olacaklarmış büyüyünce” hayatın kabalaşan
değişkenliğine atıfta bulunuyor.
“kendisini özler bir çocuk /etrafını kalemle
çizer ellerinin” mısrasıyla şair,
çocuk yerini belirlemek hatta ve hatta yerini sabitlemek istiyor adeta.
“yalnızca çocuklar özgürdür” şiirinde
ise “leke tutmayan bir kumaştır çocukluk”
mısralarıyla, çocuk saflığının vurgusunu yaparak sonlandırıyor şiirini.
“ben huzurun yalancısıyım /şimdiki aklı olsa keşke çocukluğumun” diyor
şair “kanaat Notu” şiirinde.
“toprak, yetim bir çocuk /hakkını veren yok”
mısrasıyla, Âşık Veysel gibi kara toprağı imliyor “taşeron işçi” şiirinde şair.
“Çocukluğum kokuyor gece” diyerek,
şairin çocukluğuna duyduğu özlemin, gecelerini de saran yoğunluğu hissediliyor
satırlarında.
“barış
tutulması” şiirinde, “fazla sigaran var
mı dünya” diyerek, bir yerde dünyanın istemediği değişimiyle başa çıkamayıp
efkâr dağıtmak isteyen dizeler dökülüyor şairin kaleminden. Başka bir ifadeyle,
teslimiyet kokan dizeler kanımca.
“bir
beden büyük almalıydık çocukluğumuza /seneye de giyebilmek için” diyerek
çocukluğunu bir zaman diliminde bırakmak istemeyişinin telaşı yansır bizlere.
Ayşe
ile çocukluğunu, gençliğini, ömrünü bütünlüyor şair. “şükür çiçeği’ şiiriyle özetliyor aslında küçük dünyalarını. “nasıl da mutluydu ayşe /ben sana karıştım
derken /tahin ile pekmez kadar /yakışıyorduk birbirimize”.
Huzur Koleksiyoncusu’ gerçek manada koleksiyonumuza dahil
edilebilecek değerde şiirlerden oluşan bir kitap. Şair Cihat Albayrak’a bu
güzel çalışmasıyla, çocukluğumuzun o doyumsuz tadını, saflığını bizlere hatırlattığı
için teşekkür ederim.
Haftaya görüşmek
dileği ile…
İlkay Coşkun
17.12.2014 / Çarşamba
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder