Buruciye’de Zaman
Duvarlarına sinmiş muhteşem
tarihiyle yüreğe coşku verir Buruciye. Görkemli, sanatkâr duruşuyla Gıyasettin
Keyhüsrev’den beridir kapılarını sonuna kadar açar misafirlerine. Yan yanadır
hayatın ve ölümün gizemli birlikteliği. Işık huzmesi dolmuş türbe penceresinde,
asırlar öncesi baki hayata yol almış ecdada dualar okunur. Tarihi iliklerine
kadar yaşarsın doyasıya.
Ağustosta esen poyraz gibi,
ferahlık verir bunalan sinelere. Sarıya çalan taşlar, güneş gibi sıcağını salar
dost sinelere. Eyvanda tütsülenir bütün ruhlar, gökyüzünde özgürlüğe ulaşır
avlulardan. Güller tomurcuklanır şen gönüllerin simalarında.
Medresede geçirilen her an
hafızalarda izler bırakır. Kanıt olur, katık olur hayatın lezzetine. İnce belli
bardaklarda yudumlanır tavşankanı çaylar. Zamana, tarihe şahittir ahşap masa ve
sandalyeler. Onlar şahittir koskoca bir ömre. Mektuplar yazılır sevgiliye,
askerdeki evlada. Sessiz sessiz bir köşede anılar tazelenir, hayaller kurulur.
Bir daha geri gelmeyecekler için gözyaşları dökülür.
Yol üstü selamlaşmaları, ayaküstü
muhabbetleri gibi tatlıdır, gülücüklerin kardeşliğinde. Can sıkıntısından
alışveriştedir kimileri. Bir tarafta gözünün takıldığı hediye reyonları vardır
diğer tarafta camın saf parlaklığı ışıl ışıl gözlerini kamaştırır. Suyun
üzerinde raks eden ebruli renkler, bakan tüm gözleri kamaştırır. Yüreğini okşar
müziğin aheste aheste senfonisi. Türküler en saf en bakir haliyle tercümanlık
yapar dinleyenlerin duygularına. Saatler
nasıl geçer bilemezsin Buruciye’de.
Yanında dostların vardır ama
yinede her gelen geçen gözlerde farklı tanıdık ararsın. Arada bir garson bozar
sessizliği. Uzun soluklu tarih dehlizinde bir katre de olsa, orda paylaşırsın
zamanı nefes nefes. Anlarına değer katar taş sütunların mağrur duruşu.
Selçukludan yadigâr aslan figürü bekçilik yapar kapında. Dantel dantel örülü
motifler okşar gözlerini. Öyle çok insan geçer ki tarihin dehlizinden, duvarda
boş yoktur. Hep dışına, dış sütunlarına saklarsın güneşin doğuş ve batış
şualarını. Suyla demin armonisi gibi musiki oluşturur yüzyılların gizemli
anlarına. Salınırsın tarihin haz ve mutluluk zamanlarına. Yüzyılların
süzgecinde damıtılan eşsiz zamanları ikram eder sana. Yoğun, yorucu geçen
günlerine huzuru, sükûnu salar en demiyle hayatın.
Özlemler, hayaller
dillendirilir masalarda. Her masa ayrı mekan ayrı bir dünyadır. Kimi masalarda
devlet sorunlarının en hassaslarına çözümler ortaya konur. Kimi masalarda ise
usta çırak edasıyla en güzel edebi sohbetler yapılır. İmbikten süzülerek
sunulur hayat bahçesinde.
Akşam oturmalarında aranan
gökyüzünde hep Zühre yıldızlarıdır. Kayan yıldızlar göz ucuyla takip edilir bir
taraftan. Her şeyi güzel düşünmüş ecdadım, yâd edilir zamane bedenlerde. Güven
duyar insan, sırtını döndüğü sütunlara. Hep umuda kapı aralanır. Mimiklere
konan gülümsemelerde yaşatılır muhabbetin tadı.
Kepenek’in suyundan kana kana içersin
Cıbıllar’ın parkında soluklanıp geçersin
güzel hediyeleri Buruciye’de seçersin
--dost, yaren çayın yudumlayıp gönlünü alsın
--kadrini kıymetini bilmeyenler utansın
Umut doğurur mekânlar, canlı,
capcanlı yaşar hayatı bizimle. Hafızalarda izler bırakan, damaklarda tatlar
bırakan mekânlar vardır hayat sahnelerinde. Gelip geçen zamana şahitlik eder en
saf haliyle. Ahmet Hamdi Tanpınar için Bursa’da zaman, Atilla İlhan için
Karşıyaka’da zaman, Hz Mevlana için Meram Bağları’nda zaman ne kadar değerli
ise, sıradan bir Sivaslı için de Buruciye’de zaman o kadar değerlidir. Akıp
giden zaman süzgecinde, iki yudum çayla yaşanır en kıymetli anlar ve anılar. En
nadide, en elit hazzı duyar Buruciye'de insan.
Sivas Buruciye Medresesi
İrade Gazetesi - Buruciye'de Zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder