Selamlar dostlar.
Hayatımız hep çelişkilerle dolu.
Doğrularla yanlışlar iç içe. Soğuklarda sıcağı arıyoruz, Ağustos’ta kışı.
Hayatımızdaki doğrularımızı değerlendiriyoruz ama bir taraftan da
yanlışlarımızı barındırıyoruz. Yönümüz hep güzele, güçlüye, başarıya dönük olsa
da, acizliğimizi, çaresizliğimizi, tükenmişliğimizi de yaşıyoruz çoğu zaman.
Allahın, biz insanlara bahşettiği
hayat serüvenini, yaşamaya çalışıyoruz hepimiz. Kimi zengin, kimi fakir, kimi
sağlıklı, kimi hasta, kimi kısa, kimi uzun yaşıyor bu hayatı. Büyüklerimizin dilinden
çok duymuşuzdur şu duayı; “Allah’ım ne verirsen hayırlısını ver” diye. Bu kadar
hengamenin içerisinde önemli olanın hayat felsefesini akıl eleğinden geçirip
iyi kurgulamak olduğu düşüncesindeyim. Sonuçta tam güzeli, tam doğruyu
bulamasak da, doğrunun çevresinde olabilmekte en mantıklısı. İnsan kendi
milletini, atasını ve birçok şeyi seçemiyor. Bizlere bahşedilen şartlarda, kendi
tercihlerimizin sonucundaki şartları yaşıyoruz.
Ailenin, mahallenin, toplumun, dünyanın bir bireyi konumundayız
nihayetinde.
Edevatıyla, çalışan aksamıyla belli
bir amaca hizmet eden fabrika konumundayız. Varlığımız da aynı değil mi?
“Bal tutan parmağını yalar” konusuna gelirsek; geniş imkanlara
ulaşan insanlar, ahlak kurallarının, din kurallarının, toplum nezdinde ki olumlu
davranışların dışına çıkmadığı müddetçe sahip olduğu nimetlerden
faydalanmalıdırlar tabii ki faydalanacaklardır. Bildiğiniz üzere, ihtiyacı
olanı gözeterek yapılan paylaşmanın esas olduğu bir sistemde mutluluğumuz,
huzurumuz, yaşam kalitemiz artar. Biz insanoğlu, zenginliği genelde para ile
değerlendiriyoruz ne yazık ki. Hayatta öyle sınavlardan geçiyoruz ki. Araba
fabrikası olan zenginimize, arabayı kullanacak sağlıklı bir evlat
vermeyebiliyor Allah. Maddi olarak çok
önde olan insanı, mülkle imtihan ediyor bir şekilde Rabbim. Hayatını fakir
olarak yaşayan bir insan seksen doksan yaşına kadar uzun yaşayabilirken de bir
sınavdan geçmektedir. Genç yaştaki bir insanın, talihsiz bir şekilde uçak
kazasında okyanusa karışması da başlı başına bir imtihandır.
Farklı hayatları yaşarken farklı
sınavlardan geçtiğimiz hayat serüveninde, bal tutan parmağını yalasın ama çevresinde,
bala ihtiyacı olanlara balından tattırsın görüşü hakim bende. Bu nasıl olacak
derseniz; vergisini, zekâtını, sadakasını verdiğinde ihtiyacı olanlarla bir şekilde
ballı parmağını paylaşmış olacaktır. Bu hem kendi iç huzuru hem de ballı
parmağının sürekliliği anlamına gelir.
Bunu bir başka ifadesi de şükürdür. Her
insanın hayattan aldığı artılarda var eksilerde. Sadece eksiklerimizi görerek
dünyada mutsuz olmak yerine, şükretmenin daha güzel ve doğru olduğu gerçeği var
önümüzde. Sonuçta dünyamızda ortalama olarak bir insanın ömrü 70-80 yıl gibi kısa
bir zaman dilimi değil mi? Bu zaman dilimini güzel şekilde idame ettirmek biz
insanoğlunun elindedir. Doğru yaşam herkes için en hayırlısı.
“Allahım, ne verirsen hayırlısını
ver” amin
niceleri geldi, neler
istediler
sonunda dünyayı bırakıp
gittilersen, hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
o gidenlerde hep aynı senin gibiydiler
Ömer Hayyam
İlkay Coşkun
07.01.2015İrade Gazetesi - bal tutan parmağını yalasın ama..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder