Mücadele
Selamlar dostlar
“Allah’ım zorluklarla mücadele edebilecek güç ver bana”
Ne kadar güzel aynı zamanda anlamlı
bir dua, değil mi dostlar? Hayatımız hep mücadelelerle geçiyor. Okul, iş, geçim
zorlukları derken, daha niceleri ile yaşamın içinde mücadele ediyoruz ister
istemez.
Çok zamanlar insanın kalbi inciniyor,
kırılıyor ve tükenmeye yüz tutuyor ve pes ediyoruz. Keşke şöyle olmasa, keşke
böyle olsa derken kısacık olan ömür gelip geçiyor. Genel anlamıyla insanın mücadelesi
diğer insanlarla gerçekleşiyor. Bir diğeri de hiç toz konduramadığı kendisiyle olan mücadelesi. Yaşanılan
karmaşık hayat, yumağına ağını örüyor anlayacağınız.
Mücadele ve kazanma gücü, sabırla
çalışıp mücadele edende gösteriyor kendisini. Tozpembe hayallerimiz, olur olmaz
düşlerimiz yol oluyor hayat seyrimizde. Kavuştuğumuz bunca nimet yetinmemizi ve
şükretmemizi fısıldıyor kulaklarımıza. Kaybetmenin acısı ne çok tecrübeler
sunuyor bizlere. Bu arada kol kırılıp, yen içinde kalıyor çoğu zaman. Yules
Romains’in değişine göre, “ midesine
indirdiği her lokmanın karşılığını, içinde yaşadığı topluma veremeyen kişi, o
toplumda bir asalaktır” sözü çok keskin ama bu kadar da katı bakmamak da
lazım hayata. Sonuçta insanoğlu aynı karakterde, aynı ruh halinde, aynı
özelliklerde yaratılmamıştır. İnsanoğlu aynı tip karakterlerde yaratılsaydı,
çok sıkıcı bir insan modeli ortaya çıkardı muhakkak.
Yaşam içerisinde mükemmel insana
ulaşma arzusu, bu yöndeki bitmek bilmeyen çabası her daim devam edecektir, gerek
yaşam mücadelesi, gerekse iyi-kötü kutuplaşmaları açılarından.
Aslolan insan olarak dünyaya gelmiş
her canlının, şu fani âlemde hoş bir seda bırakabilmesi ve bahşedilen
güzellikleri en güzel bir şekilde değerlendirebilmesidir. Sağlıklı bir insanın,
sigara dumanı ile bedenini yıkıma uğratması ile dünyanın güzelliklerini görmesi
imkânsız bir insanın çelişkili durumu. Bu iki örnek, imtihan dünyasının
zıtlıklarını bizlere en yalın haliyle sergilemiyor mu?
Bir taraftan tuzu kuru olma hali, bir
tarafta kendi söküğünü dikemeyen terziler topluluğu gibi çok yönlü bir hayat
yaşadığımız. Bu kadar hengâmenin içerisinde, her şeye rağmen mücadele azmini
devam ettirmekten başka çaremizin olmadığını bilmeliyiz. Her gün onlarca kişiye
psikolojik destek sağlayan ünlü bir psikologun iki çocuğunun da eroin bağımlısı
olmasını ne ile izah edebiliriz ki! Birçok şeyi bilmek, kurtarabiliyor mu
insanı, ne dersiniz?
Hayatta, en güzel eş benim olsa, en
zengin anne baba benim olsa, dünyanın en zeki evlatları bende olsa, çok
sevdiğimiz, aynı zamanda çok paralı işi biz yapsak, çok sağlıklı olsak. Bütün
bu saydıklarımı ölene kadar devam ettirebilir miyiz sizce? Kulağa ne kadar da
hoş geliyor ama kazın ayağı hiç de öyle değil dostlar. Dünyayı eksileriyle
artılarıyla yaşayacağımız bir vakıa. Bu noktada önemli olan, bize verilenlerin
değerini bilmek ve doğru kullanabilmektir.
Ortak akıl ve aynı zamanda orta bir yol
aradığımız bizim.
Mücadele ise mücadele, azimse azim,
ne gerekiyorsa pes etmeden yapılmalı bu hayatta. Atılan her bir adım, hayata geçirilen her
proje, kimilerinin fikriyle doğar, kimilerinin emeği ile güçlenir. Kimileri
parasını, kimileri tecrübesini ortaya koyar. Kimileriyse o muazzam heyecanını
ortaya koyar. Bu noktada biliniz ki Allah’ta karşılığını fazlasıyla verir
insanoğluna.
Üstad Sezai Karakoç’tan güzel bir
söz;
“tarihte her hareket tek bir
kişinin ayağa kalkmasıyla başlar”
Gelin dost yürekler, her türlü güçlüğe
rağmen doğru hareket ederek, doğru işler yapalım. Bir olalım, iri olalım, diri
olalım.
Selam ve saygılarımla…
İlkay Coşkun
25.02.2015-Çarşamba
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 35