Bilonsa Hakkında
Şiirlerimi renklendirmek adına
kullandığım farklı kelimeler ise biraz benim hayal gücümle ilintili birazda Anadolu’nun
engin kültüründe kıyıda köşede kalmış, saklı kelimeler. Bu kelimeleri satırlarıma taşımakta ki amacım,
farklı kelimeleri şiirlerimde harmanlamak ve şiirlerimi renklendirmekti. Okuyucuya
yabancı gelen bu kelimelerin anlamlarına ulaşabilmeleri için şiirlerin
bulunduğu sayfalarda resimler kullandım. Bilonsa ve karmate şiirlerim, bu
söylediklerime örnek şiirlerim. Kısacası şiirin doğası
içerisinde ki soyut, somut bütün çağrışımları kullanmak istedim. Bütün bunlar
şiiri sıradanlıktan, tekdüzelikten kurtarır bence. Ama bunları yaparken şair,
okuyucuya hiçbir şey dikta etmeden, özgür hareket edebileceği bir alan
bırakabilmelidir her zaman. Şiirin ve şairin başarısı burada gizlidir aslında.
Siyasi
kalemler gibi şairlerde bu ülkenin bir ferdidir. Oniki Eylül ve diğer bütün
darbelere herkes gibi bende bir şiirimde tepkimi gösterdim. Bazıları köşe
yazılarıyla, bazıları fiili olarak söylemlerinde tepkilerini ortaya koyuyorlar.
Bende şiir diliyle tepkimi koydum o tatsız tarihe. Şairin, yazarın, düşünürün
bu tip baskıcı sistemle, düzenle hep bir sorunu olagelmiştir. Demokrasinin
üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmiyorum.
Ölüm
hayatımızın en önemli gerçeğidir. Gerçeklerden uzak olmamızda beklenemez. Ölüm
kötü gibi gözükse de kimse ondan kaçamıyor. Madem kaçamayacağız ölümü gülkurusuna
büründürmek de bir bakış açısı. Çok katı düşüncelerim yok aslında. Ilımlı bir
insanım. Hayatımı sadece siyah-beyazdan ibaret görmüyorum. Ara renkler
yaşantımı, hayata bakış açımı daima çeşitlendirmiş ve renklendirmiştir.
Bir şiir kitabının elli sayfanın altında olmaması, 80-100
sayfayı da geçmemesi gerektiğini düşünüyorum. Buna sadık kalmaya çalışıyorum.
Şiir kitaplarının, kütüphanelerde kitap hacminde olması önemlidir bence.
Bazı
şiirlerimde, silahın gücüyle mazlumların tepesinde boza pişiren tüm haddini
bilmez zorbalar ve bu tip davranış içerisine giren tüm hastalıklı beyinleri
hedef aldım. Mavi Marmara olayı, Filistin olayı, darbelerin baş aktörleri hatta
ve hatta “Can Kertiği Kadın” şiirimde ki,
kadına uygulanan sözlü ya da fiziksel şiddetin tümüne verdiğim şiirsel
tepkilerim var.
Farklı
şiirler yazmayı, farklı boyutlarıyla sözcükleri satırlara dokuma, hatta ve
hatta resmini çizmeye çalışmak gibi manalar yüklüyorum. Deneysellik, görsellik,
matematiksellik şiirin özünde var zaten. Yeni bir tür olduğunu da düşünmüyorum.
Şekil sadece görüntüde olmamalı bence. Resmetmek şiiri, mananın aynı zamanda
şekle dönüşümü gibi düşünüyorum. Bu şiirler, toplumun aynası, görüntüsü,
geribildirimi bir yerde. Toplum; görselliği, görüntüyü, şekilselliği,
deneyselliği yaşatıyor zaten içinde.
Bal arıları misali, imge
toplayıcılarına selam olsun.
“Son Perde” isimli şiirimle yazımı sonlandırayım.
Son Perde
ne çok kavga taşır yüreğine
sırtında sürgün izi yara
kepenkleri kapanan mutluluğun
üzerine oturur esmer yalnızlık
ışığa yük, şavkına düşer gölge
sırtında sürgün izi yara
kepenkleri kapanan mutluluğun
üzerine oturur esmer yalnızlık
ışığa yük, şavkına düşer gölge
karanlığın voltasında çıkagelir gece
aklın yokuşundan uçurulur gerçek
çıngarın ortasında sıkışan vicdanında
konar-göçer bedenlerde sığıntı kalır
hüznün girdabında savrulursun sonunda
aklın yokuşundan uçurulur gerçek
çıngarın ortasında sıkışan vicdanında
konar-göçer bedenlerde sığıntı kalır
hüznün girdabında savrulursun sonunda
kımıltısız oturur şehrin ayazında
gözünde nem onyılların yorgunluğuyla
doru atlar gibi geçer önünden ömür
sayıları belli günlerin önü sıra
panayır ve pazarına kurulursun yeniden
gözünde nem onyılların yorgunluğuyla
doru atlar gibi geçer önünden ömür
sayıları belli günlerin önü sıra
panayır ve pazarına kurulursun yeniden
töre değil, gözlerini yum, bu bir son
ve siner mezar taşlarına künyen…
ve siner mezar taşlarına künyen…
İlkay Coşkun
18.02.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 34
18.02.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 34
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder