Hadi Gelin Köyümüze Geri Dönelim
Gerek kendi köyümün veya herhangi bir
köyün fotoğrafını görsem, Ferdi Tayfur’un meşhur “Hadi gel köyümüze geri
dönelim” isimli şarkısı gelir aklıma.
Yok hemşerim yok. Öyle kolay değildir
köyüne geri dönmek. Köyünü bir bıraktın mı, dönüşü olmaz kolay kolay. Boşuna
kendini avutma, kandırma boşuna kendini. Sen dönmek istesen de, eli hamur teknesi
görmemiş hanımın istemez. Şehrin tozsuz, çamursuz sokaklarında pabuçları
kirlenmeyen çocukların hiç istemezler. Köyde sıkılırlar, bunalırlar. Alışveriş
isterler, mağazalar isterler. Hemşerim sen hiç heveslenme otur oturduğun yerde.
Hayal kurmak bedavadır zaten. Köy hayaliyle kavrul, özlemini çek. Günü gelince
de fani hayattan göç ettiğinde, belki kavuşursun köyüne.
Bir baba, çocuğunu köye götürmek
ister. Köy hayatının ne kadar zor olduğunu, insanların fakir olduğunu göstermek
ister. Birkaç gün çocuğuyla birlikte köyde yaşarlar ve babası köyü nasıl bulduğunu
çocuğuna sorar. Çocukta, “babacığım, burada ki insanlar ne kadar zengin. Bizim
şehirde balkondan bir türlü ayı, yıldızları göremiyoruz. Burada, yıldızlar, ay,
samanyolu ne kadar güzel gözüküyor. İnsanlar üst üste evlerde değil de, bahçeli,
toprakla iç içe, doğayla içli dışlı yaşıyorlar. Köydeki insanlar ne kadar
şanslı” der.
Hayatı, elektronik aletlerden, asfalt
yollardan, vitrinlerden gören baba fazlasıyla bu duruma şaşırır tabii. Şehirdeki
bütün şartlar, imkânlar köye taşınsa, köylerde şehir olur. Köyün bir anlamı
kalmaz ki bu durumda.
Köylerden ilkokulların alınması,
sağlık ocaklarının birer birer kapatılması, köydeki insanımızın geçim sıkıntısı
şehre göçü hızlandırmıştır. Şehirlerde asgari ücret altında çalışan yığınların
artması bu göçün mutluluk getirmediğinin göstergesi olmuştur adeta.
Son yıllarda köy derneklerinin
çoğalması, köylerde şenliklerin yapılması bir nevi köye dönüşlerin sinyallerini
vermektedir. Köye dönüşlerin isteyerek, severek olması en güzelidir tabiatıyla.
Allah muhafaza, büyük afetler sonrasında şehirlerde aç, açıkta kalınca ki köye
dönüşleri hiç kimse arzulamaz.
Globalleşen, mesafelerin gün geçtikçe
kısaldığı, iletişimin yaygınlaştığı dünyamızda insan, kısa dönemlerde de olsa
birçok yerde olabilmektedir. İnsan köyünde yaşamasa bile, sık sık köyüne gezmeye
gidebilmelidir. Yapabilecekleriyle ve yaptıklarıyla köyüne azda olsa katkı
verebilmelidir.
Maddi durumu iyi olan şehre göçmüş
köylü kardeşlerimizin köye villa yaptırmaktan, köydeki tarla ve bahçelerini
kalın duvarlarla çevirmekten daha mantıklı fikirler, düşünceler, projeler
üretmeleri gerekmektedir.
Şehirde yediğimiz katkı maddeli,
hormonlu yiyeceklerin zararları gün gibi ortada. Çocuklarımıza hormonsuz,
doğada yetişen yiyeceklerle büyütmek herkesin ideali ama köylerimiz bir bir
boşalırken ya da köyde tavuk, inek gibi hayvanları barındırmak artık zahmetli
gelmeye başladığından, bu ideallerin gerçekleşmesi hiç de mümkün görünmüyor.
Ondandır yeşillik görmeyen, otlamayan sağlıksız tavukların yumurtalarına,
etlerine mahkûmuz. Gönül ister ki, her şehrin yakın çevresinde köylerimiz canlı
olsun. Devlet desteği ile bu köyler bir fiil, bağlı olduğu şehrin sağlıklı gıda
ihtiyacını tümüyle karşılasın. Bu bir devlet projesi olup ciddi anlamda bu
konuya önem verilirse inanın toplum olarak daha sağlıklı besleniriz.
Köyünü sevenler, armudun sapı,
elmanın çöpü demeden güzel şeyler yapmayı şiar edinmelidirler veya “ya bir yol
bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil” düsturunu benimsemelidirler.
Selam ve saygılarımı sunarım.
Ferdi Tayfur - Fadime’nin Düğünü
Ne ümitle geldik koca
şehire
Allah sonumuzu hayır
getire
Alacaklı haciz koymuş
bekire abo
Hadi gel köyümüze geri
dönelim
Fadime’nin düğününde halay
çekelim
Buralarda ağaçları
kesmişler
Yerlerine taş duvarlar
dikmişler
Sevdiğimi başkasına
vermişler abo
Bir başkadır torosların
yağmuru
Anam evde hazırlamış
hamuru
Çok özledim havasını
suyunu abo
İlkay Coşkun
15.04.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder