“Bu hafta da kısa kısa güncel mevzulara değinmek istiyorum”
Özgür birey
olma, toplumu özgür bireyler olarak yetiştirmeyi önemsemek gerekiyor her daim. Ahlaki, vicdani ve
insani perspektif içerisinde olayları ve diğer bireyleri sorgulayabilen, bağımsız
ve özgür bireyler olabilirsek güç ve erk odakları bizleri daha az yönetirler.
Doğumumuzla birlikte bizlere verilen yaşantımızı bir takım insanların
güdümünde, esaretinde geçirmeye neden mahkûm oluyoruz ki. Yüksekte kalabilme
arzusu asıl olan insanlar çoğunlukta. Çevrenize bakın genelde
bu durumu göreceksiniz. Herkes istiyor ki askerim olsun emir
komuta zincirim diri kalsın. Ben yöneteyim, ben erk sahibi olayım mücadelesi
yapılıyor. Bu da pastadan daha fazla pay kapayım mücadelesinden başka bir şey
değil.
Ülkemizde olayları
bir irdeleyin. Yaşadığımız musibetlere baktığımızda bir takım güç odaklarının
şirazesinin ne kadar kayık ne kadar batık olduğunu görüyoruz. Takiyye
dahi diyemiyorum artık bu yaşananlara. Bol menfaat, bol
ihanet, bol din dışı, bol siyonist. Her bir olay bizi
biraz daha silkeliyor. Ülkemizdeki hainleri gör ve duy diye. Ülkemizdeki
hainleri görme, gafletten uyanma, dayanma gücü ver Allah’ım. Başka
bir yönüyle yaşadıklarımız “hep biz doğruyuz, tabii ki biz haklıyız”
mücadelesi. Fazla gerilmeye gerek yok. Bunlarda geçer ya hu!
Haydi, milletvekili olalım desem, kaç kişi
susar? Haydi, bırakalım vekilliği başkaları yapsın desem, kaç kişi konuşur? Konuşanlar
hep “ben ben” diyor. Susanlar ise hep “sen sen” diyorlar sanki. Politik duruşumuzu
hep karşıdakilerin eksikleri, yanlışları üzerine kuruyoruz nedense. Konuşmalara
dikkat edin bunu göreceksiniz. Kim milletvekili olmak ister diye sorun bakalım.
Herkesin parmak kaldırdığını göreceksiniz.
Bir de, partilerden milletvekili adayı olamayacaklarını
bile bile, aday adayı olanlar “ya tutarsa” inancına ya da taraftarlık
beklentisine sarılmaktadırlar. Sayın milletvekili adayları ve partiler bol
keseden ahkâm keseceklerine, “bilgim, tecrübem, çalışkanlığım oranında hizmet
edeceğim” deseler daha inandırıcı olurlar bence. Parayı, zenginliği, makamı,
vatan sevgisini sadece ve sadece kendilerine ve kendi zihniyetlerine hak gören
zihniyetlerden de bizleri koru Allah’ım.
Kültür, sanat, yazarlık alanında eksik
gördüğüm bazı konu başlıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Her sanat
dalında, her mesleki alanda ulusal hatta uluslar arası olma çabası güdülüyor.
Bu durumda çağımızın önemli hastalıklarından olsa gerek. Şair ve yazarların bakın
kendi yakın çevreleri tarafından kabul görülmeyenleri de vardır. Eşi, çocuğu,
anne ve babası tarafından tanınanlar şanslıdırlar. Bir şair ve yazarın, tanınırlığı,
kabul edilirliği açısından eşi dâhil beş on kişinin yanında olması, şair ve
yazarın avantajınadır.
Yazarlığı,
şairliği sadece kendilerine hak gören, birçok dergilerde yazı veya şiir
yayınlatabilen kalemler ne düşünürler? Kendi yaptıklarının çok ilgi görmesini
isteyen dostları, başkalarının etkinliklerinde pek göremiyoruz nedense. Çok çok
büyük zannettiğimiz insanların, çokta da büyük olmadıklarını görüyoruz bu
vesile ile. Kızgınlık anlarını takip ettiğinizde göreceksiniz ne demek
istediğimi. Üreterek iyi yazar, iyi şair, iyi sanatçı olunabilir ama tevazu
göstermediğinizde iyi bir insan olamazsınız. Heybenizde eserleriniz olsun bolca
ama n’olursunuz yerli yerinde çıkarıp sunun, severlere. Görüyorum ki hem yazan
hem çizen nutuk atıyor boş sandığı meydanlarda. Meydanlarda aslında sessiz
çoğunluklar var.
sırtını,
kalorifer peteğine yaslayarak şiir yazan şair
nerede sımsıcak
düşlerin, nerede hani güzel şiirlerinBunlar dünyalık işler dostlar. Gelip geçiyor hayat işte. Ölüm, şehir efsanelerini, korku imparatorluklarını, komplo teorilerini bir bir siliyor. Ölüm, kirlilikleri temizliyor bir şekilde.
Temiz, sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.
İlkay Coşkun
13.05.2015Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 46
İrade Gazetesi - Kısa Kısa - İlkay Coşkun - 13.05.2015 - Yazı No: 46
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder