26 Mart 2016 Cumartesi

Acziyet Mevzusu

Acziyet Mevzusu

kahramanlık taslayan insan
neyle kiminle savaşın senin
bilmez misin ki insanlar ölümlüdür
insanlar aciz insanlar et kemik

Merhaba sevgili dostlar.

Baş döndürücü gelişmeleri, yenilikleri yaşayan insanın acizliklerinde, yetersizliklerinde, ruhunun ve yüreğinin kırılganlıklarında çok bir değişiklik yok aslında.

Bu bağlamda örneklemeleri birçok alandan verebiliriz. Yazarçizer çevresinde gözümüzde çok büyüttüğümüz birtakım tanınmış kişileri yakından tanıma fırsatı bulur isek bahsi geçen bu halleri çok rahatlıkla gözlemleyebiliriz. İnsanların deruni yönlerinin yanlarında, sığ yanları, sıradan yanları hep vardır, var olacaktır. Çok basit düz mantıkla çözülebilecek bazı konuları, isminin önünün hayli kabarık bazı insanların çözemediklerine şahit olmuşuzdur. Nasıl ki bir bıçak doğru elde çok maharetli bir edevat olur, yanlış elde insanı katil yapar ise, ilimde böyle değil midir? İlimle kimi bilim adamı insanlığa faydalı âlim olur kimisi de atom bombası yaparak insanlığın sonu olur. İnsanı ileri noktalara taşıyan bir ilim adamının yanında, insanları sapkınlığa, inançsızlığa sevk eden bilim insanları da çıkar gün gelir. Allah vergisi çok önemli özellikleri olan bazı insanların bu kabiliyetleri birçok cehaletleri de perdeleyebilir. Güzel yönleriyle hayran kaldığımız insanları tanıdıktan sonra hayal kırıklığına da uğrayabiliriz. Bu örnekleri çoğaltabilir de.

Eğitimin, kültürün, inancın, genlerin, fizyolojinin, sağlığın önemi yadsınamaz. İnsanın yaşam kalitesini belirleyen en önemli unsurlardandır. Cehaleti yenmenin önemini toplumlar üzerinde çoğu zaman gözlemleyebiliriz. Ama her türlü olumlu gelişmelere rağmen insan acziyetini de taşıdığına şahidiz. Dünyanın geçiciliği ve ölüm gerçeği üzerinden kabulleniş sayılan ruh halini de taşıyabilmelidir. Biliyor ki insan her türlü tekâmüle rağmen bazı şeyler değişmeyecektir. Dünyamızda ne kadarda enerjinin dönüşümüne de şahit olsak kaynakların bittiği bir nokta vardır muhakkak.

İnsan yüreğinin ve beyninin bir köşelerinde boşlukları hep yaşarlar az veya çok. Bu boşluklar kimi zaman uzunca bir süre pasiftir. Bir an gelir harekete geçer ve aktifleşir. Bu boşluklar daha çok korkuları, tedirginlikleri, yetersizlikleri, acizlikleri içerir. İşler yolunda iken, sağlık yerinde iken bu boşluklar genel olarak uyur vaziyettedir. Bir nevi bilinçaltındaki derin çukurlardır bunlar.  Bu boşluklar eğer disipline edilmezse, törpülenmezse, dizginlenmezse çok kötü sonuçlar doğurabilir. Yüreklerdeki ve beyinlerde ki bu boşluklar bu anlamda hep vardır. Manevi anlamda yapılan iyileştirme çabaları insana olabildiği kadar deva olabiliyor. Manevi yönden kendini kuvvetlendirmiş bireyler zor zamanlarda daha az zarar görerek yoluna devam ediyorlar. Zaman zaman durduk yere hüzün yaşayan, durduk yere karamsarlığa kapılan insan, yaşadığı bu negatif duygulardan dolayı iletişim noktasında ki bağlantıları son derece zayıftır. Bu yüzden olabilecek tüm negatifliklerin bir nevi dışavurumlarını yaşarlar. Boşluk her zaman doldurulmaya müsaittir. Boşluklar cazip alanlardır aslında. Adı üzerinde boşluk. Bu alanları olumlu argümanlarla doldurmak demek olumsuzlukları bir anlamda asgariye indirmek demektir. Boşluk boşluğu kabul etmez, hep dolma eğilimindedir.

Cüzi iradeye sahip olan insanoğlu emeği ile çalışması ile hep bir noktaya gelme gayretini gösterirken kader aynasına görüntüsü yansır. Kimi zaman lütuf içerisinde kahırlarını, kimi zamanda kahır içerisinde lütuflarını yaşar. Küllü irade çerçevesinde kulluğunun yanında acizliği de vardır. Hz Âdem’den beridir fizyolojik olarak birbirimizden yok farkımız. Çoğu zaman zırva içinde ki insan zirvede de olsa zafiyet gerçeği hep yaşanmaktadır. İnsanoğlunun canlılar içerisinde kendisini dizginleyebilmesi, eksiklikleriyle birlikte kendisini bilmesinden geçer. Bazı insanları ne kadarda büyütürsek büyütelim, insanoğlu zaaflarıyla var olan bir canlıdır. Büyük dediğimiz insanların da zaaflarını görmemiz ve ona göre değerlendirmemiz bu noktada önem arz eder.

Çaresizlik, umut ve hayalperestlik üçgeninde gezeleyen insanoğlu ne kadar ilerlerse ilerlesin, doğum seremonisi ve sonrasında ölüm elvedası gerçeğinin dışına çıkamıyor bir türlü. Şu bir gerçek ki; doymaya ve ölmemeye çalışan insanoğlu bu dünyada ne tam olarak doyabilecek ne de ölümsüzleşecek.

Sağlıcakla kalınız.

İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 30 Mart 2016 - Yazı No: 93
İrade Gazetesi-Acziyet Mevzusu-İlkay Coşkun-30.03.2016

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder