2 Aralık 2018 Pazar

Almanya Türkiye’den On Bin İşçi Alacakmış

Almanya Türkiye’den On Bin İşçi Alacakmış
 
Bu aralar Almanya Türkiye’den on bin işçi alacak şeklinde bir haber dolaşıyor, duyuyoruz. Hemşire, kaynakçı, elektrikçi ve havaalanları yer hizmetlerinde çalışacak kalifiye eleman talep ediliyormuş. Savcılıktan temiz kâğıdı ve dil bilme önceliği de varmış. Bu talebi ana hatlarıyla çizdikten sonra gelelim bu konu hakkındaki mülahazalara.
 
Almanya nüfusu ile Türkiye nüfusu birbirine çok yakın. Seksen milyonun biraz üzerinde. Almanya nüfusunun 15-20 milyonu göçmenlerden oluşuyor. Ayrıca Almanya Türkiye’nin yaklaşık yarı yüzölçümüne sahip.
 
Almanya’daki göçmen nüfusu saymaz isek Alman genç nüfusu düşüş eğiliminde ve yaş ortalaması her geçen gün yükselmekte.
 
Almanların iş disiplini ve çalışkanlığını biliyoruz. İhtiyacı olan özellikle kalifiye eleman talebini bu çerçevede yadırgamamak gerekir ama bizim açımızdan onur kırıcı bir yönü de var bu durumun. Her işe alımda bir seçim olur muhakkak ne var ki bunda diyebilirsiniz. İnsanlar eğitim için, çalışmak için hatta yaşamak için değişik ülkelere gidebilirler de. Bizim ülkemizde de göçmenler var. Aynı Almanya, zor durumdaki Suriyeli göçmenlerden aldığı zengin, kalifiyelileri saymaz isek sadece neden kendi seçimini önceliyor. Her ne kadar ‘işinize gelirse’ mantığını da güdenler çıksa da durumu çokta masum bulmuyorum. Böyle bir talep beyin göçüne benzer bir sonuç doğuracak gibi. Sonuçta hemşire üniversite mezunu, hizmet sektöründe ve suç işlememiş olan genç bir vatandaş. Sen bir insanı yetiştir, büyüt, okut, öbür ülke gelsin bu insanları hazır bulsun, alıp götürsün.

Elli atmış yıldır Almanya’da hayatını idame ettiren soydaşlarımız üzerinden bu talebin kritiğini de yapmamız gerekiyor. Günümüzde gitmesi muhtemel kalifiye elemanların şartları, eğitim düzeyi, beklentileri ve gittikleri zaman ki yaşayacakları ortam eskiye göre kıyaslanamaz bile. Ama yine de on bin insanımızın gelecek yıllarının neler getirip neler götüreceğini iyi düşünmemiz gerekiyor.

İlerde kültürel, dini farklılıklar muhakkak ciddi sorunlara yol açacak. Entegrasyon sıkıntısı illaki baş gösterecek. Asimile olma gibi bir sıkıntı pekâlâ ortaya çıkacak. Müslüman toplumun varlığı üzerinden Alman toplumunun İslam’a yönelişi olabileceği türünden bir sonuç ortaya çıkacak. Almanya başta olmak üzere Müslümanların çok yaşadığı ecnebi ülkelerde kendi anlayışlarına göre bir İslam kurgu çalışmaları devam ediyor maalesef.

Benim dikkatimi çeken, göçmen talepleri neden bizim gibi gelişmekte olan hatta Müslüman ülkelere oluyor ve kıstaslar konuluyor? Amerika da Alman asıllı elli milyon insan olduğunu öğrenince şaşırmıştım. Alanya’da dört bin civarında yaşayan Alman’ı biz böyle kriterlerle almadık ülkemize. Özellikte Avrupa da ve Almanya da yabancı ve İslam düşmanlığının bu kadar arttığı bir zamanda bu tür talepleri iyi tartıp biçmemiz gerekiyor. Almanya gibi ülkelerde, insanımızı ikinci sınıf vatandaş konumuna sokmamamız gerekiyor. Alman, böyle bir alımın boş ve dolu tarafına muhakkak bakmıştır. Bizde bardağın hem dolu daha çok boş tarafını irdelememiz gerekiyor. Bunu devletimiz yapıyordur muhakkak ama gitmeyi düşünen vatandaşlarımızın daha çok düşünmesi gerekiyor. Sonuç olarak bu kaderi yaşayacak onlar.

Almanya dâhil birçok ülkenin benzer sorunları var buna işsizlikte dâhil. Ülkemizde de işsizlik baş problemlerimizden. Ama sorunlarımızı aşma gayretlerimizde var. Almanya gibi ülkelerin taleplerini karşılamak bizden çok onların sorunlarını çözer. Batılıların kültüründe olan bir söz var. ‘Süt vermeyen ineğe yem verilmez’ diye. Sonuçta bir vatandaşımıza üç lira maaş verecek ama onun sırtından on lira kazanacak. Keşke on liralık çalışma ülkemizde kalsa. Bir zamanlar sadece paşa, vali, vergi memuru gönderdiğimiz topraklara işçi gönderiyoruz maalesef.

 
İlkay Coşkun
03.12.2018
 
Yazı No: 2
http://www.yenidogruhaber.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder