19 Aralık 2018 Çarşamba

STK Nedir Ne Değildir?

STK Nedir Ne Değildir?

Resmi kurumların dışında, bağımsız olarak işlerini yürüten, sosyal, kültürel, çevresel, sendikal, hukuki gibi alanlarda faaliyetler yürüten yasal dernekler, vakıflar, odalar, barolar kısaca sivil örgütlenmeler olarak tanımlayabiliriz. Bir toplumda bu tür birlikteliklerin olması o toplumda demokrasinin ve demokratik uygulamaların yaygın olduğunun da bir göstergesidir.

Resmi birlikteliklerin yanında bunun gibi gönüllülüğe dayalı sivil birlikteliklerinin de bir toplumun gelişmesine olan katkısı aşikâr. Örneğin yasal olan işçi ve memur sendikalarında çalışanların lehine çalışmalar yapmak çalışanın hakkını korumak bu anlamda çaba göstermek elbette ki değerlidir.

Hiçbir sivil toplum örgütüne üye olmadan bu birliktelikleri gereksiz ve faydasız görmek ise bir o kadar anlamsızdır. Ülkemizde ki sivil toplum örgütlerini güçlendirmek ve ideal hale getirmek istiyorsak bir yerden başlamalıyız. Eğer ki sivil toplum örgütlenmelerinde yanlış giden işler varsa devletimizin denetim mekanizmasına açık olması ve denetlenmesi beklenir. Bunun yanında bu kurumları eleştirenlerinde bir bakıma toplumun bu örgütlerini boş boş eleştirmek yerine mücadele edebilmek için üye olunabilir, yönetime girilebilir ve yanlış giden işlerin düzeltilmesine örgüt içinde katkı verilebilir.

Bu gerekliliği ifade ettikten sonra sivil toplum örgütlenmelerinde eleştireceğim tarafları bu yazımda dile getirmek istiyorum. Sivil toplum örgütlenmelerinde yer alan şahısların bu görevlerini kendilerini göstermek için basamak olarak kullandıkları genel bir kanı. Bu şahısların her ne kadar kendilerine yeni görev veriliyor masumiyetinde lanse etseler de, kerametin bulundukları makamda olduğunu ve bu makamda iken ki taleplerin, arzuların ve çabaların sonucu olduğu gözüküyor. Bu çarpık durumu sivil toplum örgütü çalışmalarından çok siyasete yakınlıklarında ve çarşaf çarşaf verilen pozlarda görmek pekâlâ mümkün. Kendi sivil toplum örgütüne binlerce hatta milyonlarca üyenin olması üzerinden güç devşirme cihetine gidiliyor maalesef. Çevremizde emek vermeden, cefa çekmeden “aşığı cuk aturan” insanlarla doluveriyor maalesef. Bir insanın sanki elinde sihirli değnek varmış gibi aynı anda birçok derneğe başkan veya yönetici olması gibi bir talihsizliği yaşıyoruz maalesef. Bir insan nasıl olur da birçok yerde verimli ve başarılı olabiliyor. Özel bir yetenek sanırım. Bunları görünce insanın, öküzün altında buzağı arayası geliyor.

STK yönetiminin ilgili branşıyla ilgisiz insanların yer olması bu alanın başka amaçlar ve basamak olarak kullanılmasına daha çok zemin hazırlıyor. Bu durum tabela derneği olmak gibi bir sonucu doğuruyor. İster istemez ilgisiz insanlar asli dernek faaliyetlerini yapmayıp bu alanda kaynak israfına yol açıyor. “Tribünlere oynamak” tabirinin içini dolduruluyor sadece. Çevreyle, işçi ile memur ile ilgilenmesi gereken bir STK asli görevini yapmayıp bu makamı hem işgal ediyor hem de kendisine daha üst görevler için basamak yapıyor. Sivil toplum örgütünde esas faydalı olabilecek insanlar dışarıda kalıp, faydası olmayacak insanlarla içini doldurma gafletine en azından bu yöneticileri seçenlerin düşmemesi gerekiyor. Her ne kadar “bal tutan parmağını yalar” mantığı olsa da tamamen bu alanları bu amaçlar için kullanmak bizleri ileri değil farklı mecralara götürür maalesef.

Hele hele ilgisiz bir şekilde erkek egemen mantığında kadını yok saymak veya bunun tersi feminist bakış açısıyla erkeği görmemek sivil toplum örgütlerinin yapabileceği kötü ırkçı yaklaşımlar arasında yerini alıyor sadece. Bu konu dâhilinde uç ve başka bir konu başlığı bir örnek.

Nobel ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar’ın ifadesiyle, “günlük politikalarla uğraşmayıp yaptığımız iş ne ise ona yönelmemiz ve politikayı profesyonel siyasetçilere bırakmamız daha doğru olacaktır”. Bilime, ilime, kültüre, sanata ve üretime yönelmemiz bizi madden ve manen daha zengin yapacaktır.

Yönetimi sadece üstten alta doğru jakoben anlayışlarla değil de alttaki vatandaştan, bireylerden, sivil toplum örgütlerinden üste doğru olması da gelişmiş bir toplumun özelliklerinden olduğu unutulmamalıdır.

Bu örneklemeler üzerine başka bir zeyl düşecek olursam;
Toplumumuzda yaptığı işle kendini kanıtlamış, tebarüz etmiş insanlar her alanda yetişmeli. Özellikle sivil toplum mensupluğu bir basamak ve dönemsel bir rol olarak kendilerine biçilmemeli.

Bir bilgenin, “sorular sormak bütün cevapları bilmekten daha iyidir” sözünde olduğu gibi soran, sorgulayan bir toplum daha iyiyi ve güzeli bulacaktır elbet. Bunun için de her türden olumsuzluğa rağmen sivil toplum örgütleri demokratik, özgür bir toplumun olmazsa olmazıdır.

Kalın sağlıcakla.

İlkay Coşkun
24.12.2018


Yazı No: 5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder