Bağdaki üzümü yemeye yüzümüzün olması için aynı bağda
izimizin olması gerekir. Emeğin, çalışmanın, gayretin önemini ve değerini
kavramak işin püf noktası ve özü olsa gerek. “Ekmek, ahlaktan önce gelir” sözünü de yabana atmamak gerekir.
Ekmeğini taştan çıkarmak diye çok bilindik bir söz var ya
hani. Zorda olsa üretmenin bereketini ve tadını yaşayanlara hayranım. İş
dolayısıyla ilçe ilçe, köy köy dolaştığım zamanlarda bozkırın ortasında da olsa
zenginliğimizi ve üretim potansiyelimizi gözlemliyorum. Geçenlerde bir köyün
yakınında kaz çiftliğini görünce bu tespitimin doğruluğuna bir daha kani oldum.
Bine yakın kazın olduğu üretim çiftliğinde kaz yumurtası üretiminin yanında canlı
kaz satışı da yapılıyor. Kümes, yumurta paketleme, kesimhane ve üreticilerin
kaldığı küçük bir evin yer aldığı 300-400 bin liralık mütevazı bir yatırım. Bağlı
bulunduğu Sivas'ımızın ve bulunduğu Hafik ilçesinin yumurta ve kaz eti
ihtiyacının çok azını karşılayabilecek bir çiftlik. Şehrimizde bu tarz
çiftliklerden onlarca olması gerektiğini düşünüyorum. Aynı bu örnekte ki gibi
üretimin bir ucunda olmayı, üretimin getirisi olan bereketi yaşamayı çok
anlamlı ve güzel buluyorum.
Hani millet olarak hep ağlarız ya. Her sorunu devlete havale
ederiz ya. Bu güzel örnekte ne bir şikâyet var ne de serzeniş. Emek var,
çalışma var, cesaret var, müteşebbis ruh var. Erkek kadın çift maaş
kolaycılığına kaçmadan, emekli olup sadece kahveden eve veya evden camiye gidiş
gelişler yerine üretime de kendimizi yönlendirmemiz gerekiyor. Bozkırın
kuşburnusu, alıçı, mantarı, papatyası vs. onlarca bitkinin şehirde ciddi
paralar ettiği günümüzde “benim imkânım
yok” şikâyet mantığını ve kolaycılığını anlamış değilim.
En iyi kardeşten daha çok veren, Allah'ın lütfuyla bize
ikramda bulunan toprağa dönmemiz gerekiyor. Bilgi üretme, teknoloji üretme,
sanatsal ürünler üretme gibi çok geniş yelpazeye sahip bu günkü üretme temalı
bu yazımda tarım ve hayvancılığı örneklemiş oldum sadece. Hayvancılık ve
tarımın her alanını önemseyerek insanları üretime teşvik etmek başta devletimiz
olmak üzere hepimizin önceliği olmalıdır.
Üretimi artırarak, çok çalışarak, katma değer üreterek
fakirliğimizi ve birçok hastalığımızı iyileştirmek elimizdeyken tembellik kime
neyi kazandıracak? “İyileşmek elinde olan
bir hastaya acınmaz” diyen Montaigne ne güzel de söylemiş. “Köycülük öldü”, “saman ithal ediyoruz” gibi olumsuz cümlelerde bizim de kabahatimiz
yok mu? Ne dersiniz?
İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder