Yek katre-i hûnest, sâd hezârân
endişe (İnsan üç beş damla kan ve bin bir endişedir) Sadî Şirazî
İnsan,
algılarını, bakışlarını hangi alana çevirirse onu görüyor. Daha çok kolay
görülebilen maddeyi amaç edinen insan, kolay görülemeyen özü, derinliği, huzuru
ihmal ediyor. Benlik duygusunu beslerken bireyselliğini ve yalnızlığını
körüklüyor adeta. Para, makam, imkân paylaşımına odaklanmış çağımızın
kapitalist insanı, bu alanı işgal edip hırs denizinde boğuluyor adeta.
Hani
tarihi menkıbelerde çok duymuşluğumuz vardır. Âlimlerin makamı, şöhreti ve
parayı ellerinin tersiyle ittiklerini ve bu alandan fersah fersah kaçtıklarını
çokça okumuşuzdur. İnsanların problemleri tarihten günümüze her ne kadar şekil
değiştirse de özünde hep aynıdır. Her nasıl ki Somuncu Baba’nın sırrının ortaya
çıkması sonrasında Bursa’dan ayrılarak, Kayseri, Aksaray, Darende gibi
Anadolu’nun diğer noktalarına gidişi önemli bir örnek olarak hafızalarımızdadır.
Asra bedel günlerden biri olan 15 Temmuz’da İstanbul’da belediyenin süs
havuzunda abdest alarak darbecilerinin karşısına çıkan kahraman insanımızın
sonrasında kameralardan, şöhretten kaçışlarını da görmüş olduk.
Her
dem tevazu gösteren insan özünü bulmakta ve özellikle zor zamanlarda çevrelerine
varlıklarını hissettirmektedirler. Her ne kadar batılı ecnebilerin organizasyon
ve pr çalışmalarına yenik düşüyoruz görüntüsünü sergilesek de, bu hali daha
plansız ve doğal yaşadığımız aşikâr. Bu tür planlar ve projeler her alanda
savaşırcasına üzerimize salınıyor ve bizi daha bitkin ve çaresiz gösteriyor. Bu
savaş hali kötüler kazanıyor görüntüsü verirken, insanlığın ortak paydasında
kayıpların önünü açması da büyük bir problem olarak gözüküyor.
Hani
dualarımızın bir bölümünde isimleri unutulmuşlara dua ve rahmet okuduğumuz
olur. İsimleri unutulmuş, belki de nesilleri kesilmiş tevazu timsali insanları tarihin
her döneminde görmek mümkün. “Çerçiyi oturak,
tarlayı bıtırak batırır” diyen dedelerimiz günümüzün sıkıntılarının
benzerlerini yaşamışlar ve sıkıntılara karşı uyarılarını yapmışlardır. Her
türlü olumsuzluğa rağmen mukaddesatı olan necip milletimizin insancıl,
hümanist yanı her dem filizlerini yeni nesillere aksettirmektedir.
Her
ne kadar tevazu mekanizması, benlik
duygularının denizinde olmadığı kadar sığlaştığı görülse de her türlü
olumsuzluğa rağmen bir yerlerde yaşatıldığı da bir gerçek. Örselenen, saldırıya
uğrayan vicdan sahibi, Allah korkusu olan güzel insan, her türden yarasına
rağmen bir yerlerde yeşeriyor. “Taşı
ursan cabalak öledi. Cabalak taşa ursan yine cabalak öledi” diyen Azeri
atasözünde, taşı serçeye vursan da serçe ölüyor, serçeyi taşa vursan da yine
serçe ölüyor. Çünkü narin olan serçedir. İyiyi, güzeli, adaleti, doğruyu ve tevazu
gibi birçok hasleti yaşatmak daha fazla emek gerektiriyor.
Ego
ile çevrelenmiş insanlar zannediyor ki dolaşımda sadece kendi mensupları var.
Tevazu sahibi insanları görmek dahi istemiyorlar.
Breh
breh!
Kısacık insan ömrünün, doğum ve ölüm
aralığı ucun ucuna.
Kalın sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder