3 Ocak 2019 Perşembe

Tevazu Dediğin

Tevazu Dediğin

Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endişe (İnsan üç beş damla kan ve bin bir endişedir) Sadî Şirazî
İnsan, algılarını, bakışlarını hangi alana çevirirse onu görüyor. Daha çok kolay görülebilen maddeyi amaç edinen insan, kolay görülemeyen özü, derinliği, huzuru ihmal ediyor. Benlik duygusunu beslerken bireyselliğini ve yalnızlığını körüklüyor adeta. Para, makam, imkân paylaşımına odaklanmış çağımızın kapitalist insanı, bu alanı işgal edip hırs denizinde boğuluyor adeta.

Hani tarihi menkıbelerde çok duymuşluğumuz vardır. Âlimlerin makamı, şöhreti ve parayı ellerinin tersiyle ittiklerini ve bu alandan fersah fersah kaçtıklarını çokça okumuşuzdur. İnsanların problemleri tarihten günümüze her ne kadar şekil değiştirse de özünde hep aynıdır. Her nasıl ki Somuncu Baba’nın sırrının ortaya çıkması sonrasında Bursa’dan ayrılarak, Kayseri, Aksaray, Darende gibi Anadolu’nun diğer noktalarına gidişi önemli bir örnek olarak hafızalarımızdadır. Asra bedel günlerden biri olan 15 Temmuz’da İstanbul’da belediyenin süs havuzunda abdest alarak darbecilerinin karşısına çıkan kahraman insanımızın sonrasında kameralardan, şöhretten kaçışlarını da görmüş olduk.

Her dem tevazu gösteren insan özünü bulmakta ve özellikle zor zamanlarda çevrelerine varlıklarını hissettirmektedirler. Her ne kadar batılı ecnebilerin organizasyon ve pr çalışmalarına yenik düşüyoruz görüntüsünü sergilesek de, bu hali daha plansız ve doğal yaşadığımız aşikâr. Bu tür planlar ve projeler her alanda savaşırcasına üzerimize salınıyor ve bizi daha bitkin ve çaresiz gösteriyor. Bu savaş hali kötüler kazanıyor görüntüsü verirken, insanlığın ortak paydasında kayıpların önünü açması da büyük bir problem olarak gözüküyor.

Hani dualarımızın bir bölümünde isimleri unutulmuşlara dua ve rahmet okuduğumuz olur. İsimleri unutulmuş, belki de nesilleri kesilmiş tevazu timsali insanları tarihin her döneminde görmek mümkün. “Çerçiyi oturak, tarlayı bıtırak batırır” diyen dedelerimiz günümüzün sıkıntılarının benzerlerini yaşamışlar ve sıkıntılara karşı uyarılarını yapmışlardır. Her türlü olumsuzluğa rağmen mukaddesatı olan necip milletimizin insancıl, hümanist yanı her dem filizlerini yeni nesillere aksettirmektedir.

Her ne kadar tevazu mekanizması, benlik duygularının denizinde olmadığı kadar sığlaştığı görülse de her türlü olumsuzluğa rağmen bir yerlerde yaşatıldığı da bir gerçek. Örselenen, saldırıya uğrayan vicdan sahibi, Allah korkusu olan güzel insan, her türden yarasına rağmen bir yerlerde yeşeriyor. “Taşı ursan cabalak öledi. Cabalak taşa ursan yine cabalak öledi” diyen Azeri atasözünde, taşı serçeye vursan da serçe ölüyor, serçeyi taşa vursan da yine serçe ölüyor. Çünkü narin olan serçedir. İyiyi, güzeli, adaleti, doğruyu ve tevazu gibi birçok hasleti yaşatmak daha fazla emek gerektiriyor.
 
Ego ile çevrelenmiş insanlar zannediyor ki dolaşımda sadece kendi mensupları var. Tevazu sahibi insanları görmek dahi istemiyorlar.
 
Ne şöhretli, ne çok zengin dedikleri kodaman insanlar
Breh breh!
 
Bilinmeli ki;
Kısacık insan ömrünün, doğum ve ölüm aralığı ucun ucuna.
 
Kalın sağlıcakla.
 
İlkay Coşkun  
07.01.2019

Yazı No: 7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder