23 Ağustos 2014 Cumartesi

Şiir Üzerine -1

Merhabalar

Şiir üzerine tarih boyu kafa yorulmuştur. Şiirle alakalı birçok soruya cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. ‘Şiir ve Şair üzerine’ yazı dizisinin ilkine başlıyorum. Bu yazımda şiire genel bir bakış, girizgahta bulundum. İnşallah ileri ki yazılarımda şiiri ve şairi daha derinlemesine ele alacağım. İyi okumalar.

 Şiir Üzerine -1

Edebi tür içerisinde, edebi söz ifadesine en yakışan tür şiirdir. Edebiyat dergilerinin lokomotifi,  edebiyat dergilerinin çekirdeğidir adeta şiir. Düşünün; şiirsiz bir dergi ne kadar yavan ve sıkıcı gelir okura. Arada bir şiirle dinlenmek ister, şiirle ferahlamak ister okur. Öykü, roman dinletileri olmaz ama şiir dinletileri olur. Romanda, hikayede uzun uzun anlatılanlar, kısacık şiirlerde bile ahenkle etkili bir şekilde anlatılır. Romanları, ders kitaplarına kolay kolay koyamazsınız, ama şiiri ders kitaplarına rahatlıkla koyabilirsiniz. Müziği oluşturan temellerden birinin şiir olduğunu da düşünürsek, gerçekte şiirin etki alanı çok geniş bir yelpazededir. Şiirdeki okur kitlesinin bir yerde daralmasını, alışkanlıklardan, günümüzün popüler edebiyat anlayışının farklı dayatmalarından yani dış etkenlerden kaynaklandığını düşünüyorum. Şiir değer kaybetmeden yerinde duruyor bence. Hatta ve hatta yeni jenerasyonun cesur açılımları ile güzel atılımlarını izliyoruz.  Hayat şartları, geçim sıkıntıları, lüks içindeki yaşam insanları başka alanlara itse de şiirin, okur olarak değil ama dinleyici olarak yerini daima koruduğuna inanıyorum. Günümüzde müziğin, görsel sanatların, popülaritesinin önde olması, şiiri geri plandaymış gibi gösterebilir fakat beğeniler zaman içerisinde değişkenlik göstermektedir. Nasıl ki Osmanlıda şiirin çok önde olması, 60’lı 70’li yıllarda öykünün önde olması, şimdilerde de romanın önde olması gibi. Her şeye rağmen şiir, farklı görebilenler için geniş bir dünya bence.

Şiiri şairlerin edebiyat ortamındaki konumlarıyla değerlendiriyorum. Okur kitlesinde bir azalma, edebiyat dünyasındaki dilime bakarsak, bir daralmadan bahsedebiliriz. Bu durumu sadece şiirle sınırlamamak gerekir. İnternet gibi birçok görsel medya çeşitliliğinin getirmiş olduğu dezavantajlarını yaşıyoruz günümüzde. Okurun kitap alma oranındaki bu ciddi kaybı görsel medyaya kolay ulaşabilmesinden kaynaklanıyor. Bu durumdan en çok nasibini alan aynı zamanda seçici bir okur kitlesine sahip olan şiiri görmekteyiz. Çok az sayıdaki örneklerinin dışında ne yazık ki popüler edebiyat içerisinde çoğu zaman yer alamamıştır. Kendimizden pay biçelim. Örneğin bundan 15 sene öncesi, internetle tanışmıyorken birçoğumuzun evine gazete girebiliyordu. Şimdilerde ise gazete haberlerini internetten takip eder olduk. Bu bizler için kolaylık ve ekonomik bir durum. Bu durumdan olumsuz olarak etkilenip nasiplenen bir başka alan radyo dinlemeleridir. Bunların yerine televizyon dizileri çok öne geçti. Özellikle tarih romanları günümüzde çok daha değer bulur oldu. Ne yazık ki hatırı sayılır bir okur kitlesi tarihi, gerçek kaynağından okumayı, bir başkasının reyting kaygısıyla aslından çıkarıp önüne sunmasını yeğler oldu. Bu da günümüzde bilgi karmaşasına, kişiyi doğru bilgiden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Son tahlilde demem o ki, şiirle birlikte tüm edebiyat alanında ki değişimleri tahlil etmek daha yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Bu tür olumsuzluklardan şiirde payını elbette almaktadır ama her şeye rağmen güzel şiirler yazılmakta, güzel şiirler okumaktayız. Madalyonun diğer tarafından bakarsak, teknolojinin şiire olumlu yansımalarını da göz ardı edemeyiz. Yoğun çalışma şartlarından kaynaklanan zamansızlık problemini bu rahat erişimle aşan birçok okuru yok sayamayız. Ayrıca teknolojinin nimetlerinden faydalanmak isteyen, ufkunu açan, çok geniş kitlelere ulaşmak isteyen şairinde avantajınadır diye düşünüyorum. Yazıların, şiirlerin, mail aracılığı ile dergi editörünün bilgisayarına anlık düşmesi her iki taraf açısından da büyük kolaylık olsa gerek.

İnsanlarda sürü psikolojisi çok yaygın. Medyanın, güç odaklarının, sistemi yönlendirmedeki etkileri azımsanmayacak unsurlardan. Sistem içerisinde medyanın empozeleri toplum üzerinde ister istemez kalıcı etkiler bırakıyor. Özellikle insanın duyularından, zaaflarından en acımasız biçimde menfaatleşiyorlar. Kültürleri, yaşantıları istedikleri doğrultuda yönlendirebiliyorlar hatta ezber bozdurabiliyorlar.

Bir başka detay da eğitim sisteminin kolaycılık üzerine kurgulanmış olması. Kapitalist sistem, kendisinden güçsüzü yutuyor. Adeta küçükleri yok etmeye programlanmış. İnsanların, merak, tat, cinsellik, tembellik gibi birçok zaafına hükmediyor sistem. Empoze edilen popüler kültür, kısa yoldan ünlü ve zengin olmaya açık gençlerin, büyük şair olabilme isteklerini yok ediyor.

Şiir, dilin güzelliklerini topluma unutturmaz. Şiir, bireylerin iç zenginliğinin artmasında da katkısı olur. Kişinin en acılı zamanında ağıt olur şiir. Derdi olana dil olur şiir. Sanatta etkileşim güzel çalışmaların habercisi, başlangıcı olur adeta. Şöyle ki; küçük ya da büyük hiç fark etmez, bulunduğunuz ortamda oluşturulan bir dergi, kıvılcım misali birçok şairin, yazarın doğmasına yetişmesine, sebep olabiliyor. İnsanlarda var olan şiir yazma yeteneği bu fırsatla filizlenebiliyor. Şiiri sanat dalları içerisinde değerlendirirken, kendi mecrasında ele almak daha doğru olacağı kanaatindeyim. Şiiri, tarihte diğer sanat dallarının önünde olduğu dönemleri irdeleyebiliriz. Bu dönemde şiirin gelişmesi için gerekli olan altyapılar oluşturulmuş ve şiir bu uygun zeminde serpilip anlam bulmuştur. Sanatın ve zarafetin hâkim olduğu toplumlarda şiir çok daha iyi seviyelerde olacaktır muhakkak. Aşklar, acılar, içinde bulunulan zor şartlar insanoğlunun duygularını aktif tutan etkenlerdir. Bunun gibi şartlar şiir açısından uygun zeminlerin oluşumuna davet çıkarır.  Şiirin gelişmesi yahut gerilemesinde bölgesel şartlar bile çok önemlidir. Fuzuli’yi, Baki’yi, Nabi’yi, Nedim’i ve daha nicelerini dil ve alfabe farklılığından kaynaklanan etkenlerden dolayı genç kuşağın çok fazla faydalanamadığını düşünüyorum. Durum böyle olmasaydı genç kuşaklar bu değerlerden fazlasıyla yararlanabilir ve takdir edersiniz ki daha iyi noktalarda olurdu şiir adına.

İyi bir dilin yaşamdaki ve konu itibarı ile sanattaki etkisi azımsanamaz. Dil bu anlamda iletişim için gerekli bir araçtır.  Şiir ise dilin en güzel hali, en etkili hali, en olgun hali, en çocuk hali, bazen de en uçuk hali bence. Şair her dönem arayış içerisinde olmuştur. Değişerek gelişme dürtüsünün şairdeki görüntüsüdür şiir. Şair için dil tabii ki canlı bir araçtır. Şairin dil ile bir savaşı olduğunu düşünmüyorum. Şair dil ile birlikte bir savaşa girmiştir. Bu birlikteliği, daha iyiyi bulabilmek için yapılan bir ortaklık olarak görüyorum. Şarkılarda kullanılan dil ise ahenkli bir dil. Dilin buradaki işlevi azımsanamaz. Burada kullanılan dil genel anlamda ruhun ana unsurudur. Dil burada da bir nevi araçtır. Müzikteki dil zarafeti ile ebediyen yaşamaya devam edecektir bu anlamda.

İnsanoğlu, zor dönemlerden sıyrılmayı becerebilen akıllı bir varlıktır. Sanatsal anlamdaki geçmiş tarihimizle damarlarımızın genel anlamda koparıldığını düşünüyorum. Bu durum bizler için büyük bir eksiklik tabii. Ama zamanla bu eksiklik giderilmeye çalışılacaktır. Bir şekilde yeni yeni damarlar zuhur edecektir. Dergiler, şiir ve edebiyat çalışmaları desteklenirse, şiir atölyeleri gibi faaliyetler yaygınlaşırsa şiir ve şair daha iyi noktalara geleceğini umut ediyorum. Abdulhak Hamid’in ifadesiyle, ‘En iyi şiirlerim yazmadıklarımdır’ bakış açısıyla bakmak ve daha iyisini yapma gayretiyle hareket etmek, şiir evine, inşasına bir tuğla koymaktır.

Geleneklerdeki öze bağlı kalarak, gerçekleşecek değişim eşliğindeki gelişmeler her zaman etkili olacaktır. Yenilikler bu anlamda önemlidir. Her alanda olduğu gibi şiir alanında da değişimin olumlu ve olumsuz yönlerdeki etkileri görülecektir. Gelecekte şiir adına yapılacak sunumlar, farklı yöntemler, değişimlere uğrasa da şiirin özünü değiştirmeyeceği kanaatindeyim.

Bazı Avrupa ülkelerinde şiirin bitme noktasına geldiği türünden değerlendirmeler var. Bunun ne derece doğru bir tespit olduğu konusunda kararsızım. Eğer doğruysa, bu durumlara neden gelindiğinin kritiğinin yapılması gerekir. Kendimizle ilgili öz eleştirileri yapıp gerekli tedbirlerin alınması en uygun yöntem olacaktır. Şartlar ne olursa olsun şiirin öleceğine inanmıyorum. Kimi şairlerin, kendisinden sonra şiirin öleceğini savunsa da şiir, toprağa filizlerini her daim koymaya devam edecektir. Bir nesil gelir şiir öldü zannedilir, başka bir nesil gelir şiiri ihya eder, canlandırır. Diller arası, kültürler arası etkileşim şiirler, şairler arasında da olmuştur, olacaktır da. Hele günümüzün teknolojisinde bu etkileşim çok daha fazla ve kolay olmaktadır. Şairin çok gezmesi, farklı kültürleri tanıması, çok okuması dille birlikte farklı bakış açılarının, farklı sezgilerin birliktelikleri, özde şairin ufkunu geliştirecektir. Etkileşimler bir bakıma zenginliği getirecektir.

İnsanlık hangi noktaya gelirse gelsin, korkularımız, ölümlerimiz, acılarımız, aşklarımız var olduğu müddetçe ortak paydalarımızın birisi de şiir olarak kalacaktır. 
Haftaya buluşmak üzere sağlıcakla kalınız.

İlkay Coşkun
İrade Gazetesi / 09.07.2014 / Yazı No:2
ilkcoskun@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder