Taşranın Sazendesi, Şair Abdulkadir Akdemir’in ilk şiir kitabı. ‘Savaş
Provaları’ ve ‘İntihar Şüphesi’ başlığıyla iki
bölüm halinde sunulan kitap toplamda 22 şiirden oluşturulmuştur.
Şair, toplumsal duyarlılığı olan şiirleri öncelemiştir ; ‘Bombalar
düşüyor yanı başımıza, yani başımıza dinle’ mısraları ile güncelliği korunan
Ortadoğu gerçeği yansıtılmıştır satırlara.
Tanrı bizimle deyip de saldıranlar
var maalesef. Aslında herkesin saldırmak için bir gerekçesi bir bahanesi var.
Kimisi özgürlük adına yapılıyor, kimisi vatan millet adına. Kimisi ise bilindiği üzere güç adına.
‘Banliyölerde hala ölmeyen bir ses var’ mısralarıyla muzdarip sinelerdeki
yüreklerin gücünü imliyor şairimiz. Kimileri çocukken başlıyor kavgalara,
‘zeytin dallarıyla savaşa tutuşur çocuklar’ tespitiyle karmaşa resmediliyor. Barış,
adalet konularında en fazla kitap neşreden Amerika’nın dünyadaki karmaşalarda baş
aktör olması manidar olmasa gerek.
Mücadelenin en son mertebesi susmak,
sessiz kalmak, buğuz etmek yanlışlıklara, savaşlara, acılara ve zulümlere. ‘kime açsam sırrımı, aynı ses derin ve sivri
o sükût’ satırlarında Arbade şiirinin dinginliği yansıyor
bizlere. Ahmet Erhan’ın; “Bin acı
birikse ancak bir şiir doğurur.” ifadesinde olduğu gibi, şairin
şiirlerinde acılar ve zulümler mısra mısra imlenmiş yaşanılan yaşatılan
gerçeklerde.
Yağmur imgesi, kitabın geneline hâkim gözükmektedir. Bereketi imleyen
yağmurun çokanlamlılığı birçok şiirin mısrasında anlam derinliği taşımaktadır.
Rüzgâr ve kuş betimlemeleri de özgürlük hareketini simgeleyen destekleyici yan
unsurlar olarak yerini almış gözükmektedir.
Takometre, salvo, ajans, menteşe, jilet,
paradoks, jargon, sms, ruj, spazm, jenerik gibi
sözcükler, mısralarda diğer bilindik kelimelerle entegre edilip okurlara
sunulmuştur.
Hüzünlerin ve acıların yoğunlukta mısralara sirayet ettiği gözlenmektedir. ’44
gülümsemenin bir gecede eksildiği yerden’ satırlarıyla şairimiz
Mardin’deki kanlı acıyı hatırlatıyor bizlere. ‘köz hıncahınç’ betimlemesiyle de cehaletin çerçevesini
çiziyor adeta.
Berceste gördüğüm diğer mısraları kendimce sıralarsam;
‘Yağlanmayınca, menteşeleri gıcırdar bu adamların/
ajanslara cızırtılı ve boğuk bir ses düşer’
‘Bu cinneti soldan giderken buldum, solgundu’
‘Dişimin
kovuklarına sığınan ağrı’
‘Hüzün, evrendeki en kalın duvardan da kalınmış’
‘Sen kalbime inen en demir sözsün’
‘Gitmişsen bitmişsindir gerisi üzgünümler’
‘Gitmişsen bitmişsindir gerisi üzgünümler’
‘Kaybettiğimiz kanları çok aradık’
‘Dilsizlerin sözünü kesip dudaklarımızı yamasak en
iyisi’
‘Ünlü düşmesi sert olur rötarlı da olsa’
‘Canımızı kasteden kuşlara dönelim sırtımızı’
‘Ölüm ipek elbisesini sürmüş tenimize’
Şairimizin şiirlerinde apaçık hissedilen
bir dinginlik ve şiirsel derinlik mevcuttur. Çağlayan sonrası durulma
misali; gürültüden sonra sükût misali;
acıyla hüzünle imlenen mısralarla, dikkati bu yöne çekme çabasının güdüldüğü
gözlenmektedir. Gerek şiir kitabı ismi, gerek kitap kapağındaki resmin manidar
olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.