Maslow der ki; “ Elinde tek aleti çekiç
olan, bütün sorunları çivi olarak görür”. Bizler elimizdeki aletleri,
edevatları nasıl çoğaltabilirizin çabasında olmalıyız. Dünyamıza, çevremize
maddi-kapitalist bakış açılarıyla değil de Hz
Mevlana’nın, Yunus’un, Muhammed İkbal ve birçok güzel insanın hayata bakış
açılarından bakmaya sevdalanmalıyız.
Bir
gün Hz Mevlana evine geliyor “hanım ne pişirdin ” diye soruyor. Hanımı da “ bey,
evde pişirecek bir şey yok ki ” der. Bunun üzerine de Hz Mevlana “Şükürler
olsun Yarabbi ne güzel, evimiz Peygamber evine döndü ” der. Sevgili dostlar
büyüklük işte bu. Erdemli bir bakış açısı. Günümüzde, çevremize bir bakalım. Fakirimizde
ağlıyor, zenginimizde. Fakirlerimiz dahi eskilere nazaran birçok şeylere sahipler.
Ne kadar şükretsek azdır, değil mi?
Maalesef
toplum yapımızda ki yozlaşmışlıkta az okuyan, az sorgulayan bireylerinin
çoğunluğu içersinde ki münevver insanları, akil insanlarını mumla arar olduk.
“Halkımız var, ama yeterli derecede münevverimiz yok” diyen rahmetli Ahmet Kabaklı’ya hak vermemek mümkün
değil.
“Eğitim
şart” bu sözü çok sık duyarız. Toplumumuzda iyi gitmeyen bir şeyler oldu mu,
söylemine sığındığımız, slogan gibi kullanılan bir cümledir bu. -eğitim şart
abi -
Her
altı Türk senede bir kitap okuyor. Bir Japon senede 25 kitap okuyor. Türkiye’de
bir milyon tirajı bulan gazete yok iken, Japonya’da on milyon baskısı olan
gazeteler var.
Estetikten,
naiflikten, sanattan yoksun toplum içerisinde kayıpları yaşıyoruz adeta.
Osmanlı İmparatorluğunun bize sunduğu devasa kültür birikimine sahip çıkamadık
nedense. Kendi köyünde, kendi mahallesinde, kendi kasabasında mum ışıklarını
yakmasını beklediğimiz öyle çok insanımız var ki. Kuru pantolon ile balık
tutulmaz diyen ve meşakkati seçenlere selam olsun. Allah yollarını açık etsin. Geçmişte
bir mum dahi olsa yakanlardan Allah razı olsun diyelim.
Üstad Sezai Karakoç der ki; hitap edilen
kesime göre düşünce, fikir üretme mantığı ile düşünce platformları
oluşturanlara selam olsun.
Maddi
sıkıntıların ve beraberinde manevi sıkıntıların çoğunlukta yaşandığı günümüzde
yüreklere muhabbeti, sevgiyi yayanlara selam olsun.
“Mecnun söğüt, Leyla’nın toprağında yetişir”
diyen Şeyh Galip ve üzüm üzüme baka baka kararır diyen atalarımız etkileşimi ve
işin sırrını nede güzel özetlemişler değil mi?
Üstad
Necip Fazıl Kısakürek’in manalı bir şiiriyle yazımı sonlandırmak istiyorum.
başıboş
vatanımda sular akar başıboş
herkes birbirini kakar, başıboş
bozkırlardan topal bir tren geçer
çocuk, merkep, öküz bakar, başıboş
yanmaz da yürekler, ateşe atsan!
bir kibrit bir orman yakar, başıboştarih, kutuplara kaçmış bir fener
buz denizlerinde çakar başıboş
yirmidokuz harflik sözde aydınlar
yafta yazar, isim takar, başıboş
Allahım, sen acı bu saf millete!
akşam yatar, sabah kalkar, başıboş
Necip Fazıl Kısakürek
İlkay Coşkun12.11.2014 / İrade Gazetesi / Yazı No: 20
İrade Gazetesi - Erdemli Bakabilmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder