28 Haziran 2015 Pazar

Poetik Mülahaza

Poetik Mülahaza

Şiir nedir sorusu her önümü geldiğinde, geri planda şiir ne değildir sorusu beraberinde geliyor zihnime. Çizilen hattın belirlenmesi açısından, ‘her şey zıddı ile kaimdir’ sözüyle örtüşüyor zıtlık. Neye göre, kime göre, alt soru perspektifleri tablonun rötuşlarını sunuyor adeta. Şiir, insanlığın ortak paydasında söz sanatıdır aslında.

Şiir, dilin güzelliklerini öğreten, imgelerle, ahenk unsurlarıyla harmanlanmış sözcükler, cümleler sanatıdır, zanaatıdır bir yerde. Şiir ülkeler kurmaz, medeniyetlere katkıları olur sadece. Olsa olsa şiirle yatıp şiirle kalkanlar için takıntı olabilir. Şiir, hayata bakış açısını, yaşam felsefesini belirleyen önemli bir unsur niteliği taşıyabilir. 

Şiir, edebiyatın kalbi, can damarı, beynidir. Nasıl ki kalp, damarlar, beyin hayat fonksiyonlarının olmazsa olmaz unsurlarıdır. Şiir de edebiyatın en önemli hayat kaynağıdır. Birçok edebi tür içerisinde gizlenmiş şiirleri görürüz her daim edebiyatta.

Şiirsel anlatımıyla romanı, öyküyü, hikayeyi vs. birçok türü sayabiliriz. Müziğin temelinde de şiir vardır aslında. Uyum ve ahenk şiirin nasıl ki özünü oluşturuyorsa, edebiyatın harcında da şiir vardır. Şiir, edebiyat üstü değil, edebiyatın ta kendisidir. Şiir, edebiyatın üssüdür.

Nasıl ki kelimelerin hal ekleri var, şiirin de bir hal eki,  iklimi vardır. Olmalıdır da. Şiirin güz hali, şiirin eylül hali, şiirin kış hali, şiirin ılıman hali gibi. Yeri gelir yanar sıcaktan, yeri gelir donar. Şiirin ‘var hali’ dir iklim. Hayatın hallerini çağrıştıran iklim şiire nüfuz eder,  şiirle içselleşir. Tohumla yenilenen tabiat gibi doğar küllerinden. Güzel kokularını doğaya salar ve seslerle ahenk oluşturup gezinir yeniden. 

Genellikle yolda yürürken zihnime imgeler takılır. Not defterime bu aforizmik söz kırıntılarını not ederim. Şiir yazma isteğim arttığında, bu notlarım doğrultusunda şiirim şekillenir. Sonuçta yazmak istediğim şiir değil de bambaşka bir şiir çıkar ortaya.

Şiiri seslendirmelerinde, şiirde kullanılan fon müziğinin, şiirin önüne geçmesini engellemek, kelimeleri yutmamaya ve vurgulara dikkat etmek gerekir. Son olarak da şiir seslendirmelerinde aşırı yüksek tondan kaçılmasına dikkat edilmesi gerekir.


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 01 Temmuz 2015-Yazı No: 53
Poetik Mülahaza-İrade Gazetesi-İlkay Coşkun
 

20 Haziran 2015 Cumartesi

Şiir Yolculuğu

Şiir Yolculuğu

2014 yılı sonbaharında biraz tedirgin daha çok heyecanlı başladığım ‘İlkay Coşkun’la şiir yolculuğu’ programımda kıymetli konuklarımla ve sevgili siz şiir dostlarımla bir araya geldim.

Bir sezon boyunca yaklaşık otuz hafta evlerinize konuk oldum. Bazı hafta bir, bazı hafta iki bazı haftalarda üçer konuk birden misafir ettim. Seçkin elli konuğumu sizlerle buluşturdum. Bu konuklarım arasında kimler yoktu ki. Şair, ozan ve yazar dostlar, şiir yorumcuları, halk müziği sanatçıları, akademisyenler, öğretmenler, dernek başkanları, dergi editörleri, şiir ve edebiyatsever dostlar belli başlı sıralayabildiklerim.

Özellikle genç kuşak temsilcilerini misafir ederek, gençleri öncelemeye çalıştım. On dokuz yaşında da misafirim oldu, yetmiş yaşında da.

Ne kadarda olsa, 'şiirle şairin buluşma mekanı İlkay Coşkun'la Şiir yolculuğu' Fragman metnini kullansam da, kapım bütün edebiyat ve şiir severlere, kültür adamlarına açıktı.

Bir sezon boyunca, programın açılışında sizler için seçtiğim şiir tanımlamalarını, şiire bakış açılarını dillendirdim. Filozoflardan tutun da dilbilimcilere, şairlere kadar en nadide örnekleri sundum sizlere.

Yandaş ve muhalif olmadan sadece kültür yayıncılığı ve dini yayınlar yapan Radyo Hilal, 89.5 frekansıyla Sivas ilçe ve köylerinde ayrıca internet üzerinden Türkiye ve dünyaya yayınlarını ulaştırmaktadır. Ev sıcaklığında, ayakkabılar ile girilmeyen, halıların serili olduğu mekanlar, namaz kılınan mekanlar huzur verir insana. İşte böyle bir yer Radyo Hilal.

Televizyon ile radyo sık sık karşılaştırılır ya hani. Radyonun sıcaklığını, samimi ortamını, rahatlığını televizyona değişmem açıkçası. Zaman zaman yerel televizyonlara konuk olarak katıldığımda oluyor ama radyonun yeri apayrı yüreğimde benim.

Çay bahane maksat muhabbet sözüne bir nazire bizimkisi. Radyoculuktan, sunuculuktan çok sohbet ve muhabbet bizimkisi. Sevgili dostlarla dost meclisinde karşılıklı söyleşi yapmak. Bu sohbetler esnasında konuklarımın bir çok yönlerini görme imkanım oldu diyebilirim.

Bazı konuklarımın zaman zaman çekinceleri oldu ama tamamı memnun ayrıldılar program sonunda. Her perşembe 21-23 saatleri arasında, iki saatlik süre boyunca sizlerle birlikte oldum. Yarımşar saat aralıklarla dört bölüm halinde sundum programı. Programın içerisinde yeni sayıları çıkan dergilerden konuştuk. Özellikle şehrimizdeki kültürel etkinliklerden bahsettik. Çanakkale zaferi yıldönümü gibi özel günler için özel programlar hazırladık.

Ayda bir şair ve yazarlardan oluşturduğumuz ajandamızdan notlar paylaştım.

Benim ve Radyo Hilal yetkilileri için bütün konuklar ve dinleyiciler kıymetledir ve özeldir. Program bitiminde canlı program kaydının bana ve konuklarıma verilmesi ayrı bir güzellik oluşturdu.

Teknik masada görev yapan Ahmet, Zafer ve Beytullah kardeşlerimin büyük emekleri oldu programıma. Bu anlamda kendilerine çok teşekkür ediyorum. İlgi, çay servisi ve ikramlardan konuklarımın memnun kaldıklarını söyleyebilirim.

Radyo programıma hazırlıksız gitmek olmazdı. Bütün programlarım için ön hazırlık yaptım.
O haftanın konuğu belli olduktan sonra, konuklarımla ilgili bilgileri toparladım. Her konuğuma ilgisi çerçevesinde en az 25-30 soru hazırladım. Gündelik, rast gele mevzuları konuşmak olmazdı. Konuklarımın edebi kişilikleri ve fikirleri benim için çok önemliydi.

Haftalık programlar sonlandıktan sonra iş bitmedi tabi ki. Radyo programım için özel olarak kurduğum http://radyoprogrami.blogspot.com.tr/ isimli blog sitesine iki saatlik program kaydını,  programda çekilen konuklarımın resimlerini, konuk davetiyelerimi ve ilgili bütün bilgileri blog sitesinde arşivlemiş oldum.

İzninizle programa katılan konuklarımın isimlerini zikretmek istiyorum.

Akademisyen yazar Hasan Coşkun, eğitimci şair Yusuf Bal, şair Bilal Karaman, şair Cengizhan Konuş, şair Mızrap Güleç, öykü yazarı Mücahit Sarı, şair Refik Kutlu, yazar Neslihan Ermahiş, şair Eyüp Aktuğ, şair Halil İbrahim Koç, eğitimci yazar Hanife D. Özel, eğitimci şair Vildan Poyraz Coşkun, şair Nevin Kılıç, eğitimci şair Sinan Ceran, Sişad başkanı şair Bekir Alim, şair Mustafa Altınay, şiir yorumcusu Faruk Bilge, eğitimci yazar Süleyman Ceran, şair Tevhidi (Kenan Bilgaç), şair Eren Yıldız, aşık Furkani (Turan Yıldırım), aşık Enver (Enver Artuç), şiir yorumcusu Buket Doğan, şair Nimet Çelik, şiir yorumcusu radyocu Sefa Aksoy, şair Ahmet Köse, şair Fikri Pınarlı, şiir yorumcusu Samet Boga, eğitimci Ömer Çıtır, ozan Efsani (Mustafa Tombul), şair Hanifi Hatip, şair Metin Dalkürek, aşık Eseri (Ahmet Duran Bülbül), aşık Seçkini (Hasan Basri Güngör), aşık Rahi (Nazif Yıldırım), şair Şükrü Toprak, şair Zekeriya Duman, eğitimci şair Sebahattin Erbıyık, eğitimci şair Kul Mehmet (Mehmet Anulur), şair Bahri Kara, THM sanatçısı Halil İbrahim Dumlu, THM sanatçısı Tamer Günaydınoğlu isimlerini sizlere zikredebilirim.

Bize bu fırsatı veren Radyo Hilal yetkililerine, Sorumlu Müdür İrfan Bey'e, Anadolu Gençlik Derneği Başkanı Bülent Hocama, yayın yönetmeni Muhammed Bey'e, isimlerini zikrettiğim teknik masada görev yapan dostlarıma, davetime icabet eden misafirlerime ve özelde Radyo Hilal dinleyicilerime ve genelde bütün Hilal Efem müdavimlerine ayrı ayrı teşekkür ederim.

Allah, ömür ve sağlık verirse 2015-2016 yılı yeni yayın döneminde yeni Radyo Hilal program formatımla evlerinize konuk olmak istiyorum.

Sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yaz dönemi dilerim.


İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 24 Haziran 2015-Yazı No: 52
İrade Gazetesi-Şiir Yolculuğu-İlkay Coşkun
 

11 Haziran 2015 Perşembe

Mustafa Altınay Hakkında

               Mustafa Altınay Hakkında


Merhaba dostlar. Bazı haftalar şair ve yazar dostların edebi yönlerine değinmek istiyorum köşemde. Bu hafta şair Mustafa Altınay’ın edebi kişiliğinden söz etmek istiyorum izninizle.

Mustafa Altınay’ı 10 yıla yakındır tanıyorum. Ay parlaklığındaki sakalı, daima gülen gözleriyle, nurani duruşuyla 68 yılın sıkıntılarını gölgelemeye çalışmaktadır adeta. Fakat bizler onun iç dünyasını, soyadı gibi altın kaleminden akıttığı mısralarından anlamaktayız.

 

-bu çileden aciz değilim amma /dertlilere baş eyledi dert beni /hayatım elinde oldu muamma /kendisine iş eyledi dert beni - Altınay’ım bu yük sırtıma bindi/ yenilmem sanardım dert beni yendi /gözüm kulağıma enmeler endi /en sonunda tuş eyledi dert beni-

Tüm bunların ötesinde bir araya geldiğimiz meclislerde, misafirlere gösterdiği ilgi, sevecen tavırlarıyla dikkatimi çekmiştir her zaman. Büyük olmasına karşın kendinden küçüklere bile ders verircesine saygılı ve alçak gönüllü bir insan Mustafa Altınay. Hal ve hareketleriyle çevresinde oldukça sevilip sayılan bir kişi. Bu özelliğini de gittikçe yozlaşan toplumumuzda aranılan hasletlerden biri olarak görmekteyim.

-görmüyon mu giden geri gelmiyor /gaflet uykusuna yatan bilmiyor /düşünsene bir kez kimler ölmüyor /vücutta emanet can gafil insan - neye yarar gülüp oynasan hergün/ seni de yurdundan ederler sürgün /toprak olacağız hepimiz birgün /nene gerek şöhret şan gafil insan-

Ozanımızın gözlemlediğim bir başka özelliği de, imrenilecek derecede ki hafızası. Bu yeteneğini kullanarak şiirlerinin birçoğunu ezbere okuyabilmektedir. Bir başka özelliği ise hitabının kuvvetli olmasıdır. Özellikle toplumsal içerikli şiirler yazması ve içinde bulunduğu ortamları renklendirmesiyle de dikkat çekmektedir.

-beri gel sevdiğim yaklaş yanıma/ne olur göz göze bakınmayınan/bu ayrılık tak eyledi canıma
hasret bitmez kına yakınmayınan - Altınay yazarda payını almaz/yanakta açılan güllerin solmaz/zor ile seversen meymenet olmaz/muhabbet mi doğar okunmayınan-

Mustafa Altınay’ın eğitim hayatının olmamasına rağmen daima bilginin peşinde koşmuştur. Bu yüzdendir ki eğitimli, okumuş insanlara ayrı önem gösterdiği gözlenmektedir.

-dil söyler kelamı beyin çevirir/akıl yumak eder fikir eğirir /bazen olur ta tabandan devirir/hizaya gelmeye çalışır bunlar-

Hikmet yüklü şiirlerinden birkaç örnek dörtlük aktarmak istiyorum sizlere.

-akılda fikirde başta/dere ırmak dağda taşta/bahar yazda hemi kışta/yaratanın hikmeti var - lalede sümbülde gülde/şakıyıp öten bülbülde/diş ile damakta dilde/yaratanın hikmeti var - der ozanımız.

Ozanımız, şiirde her dem yenilik peşindedir. Satranç şiirlerinden çok güzel örnekler vermektedir. Mesela “J” harfi dâhil alfabemizdeki bütün harfleri ihtiva eden, şiirin her satırı aynı harfle başlayan şiirleri vardır. Çok değişik görsel şiirleri var. İçten dışa ve dıştan içe okunabilen değişik geometrik şekillerde görsel, deneysel şiir çalışmaları vardır. Klasik akrostiş şiirlerin dışında çok çeşitli formlarda akrostiş şiir çalışmaları da mevcuttur. Hece şiirleri yazmasına rağmen ozanımız genç şairlere örnek olacak şekilde yeni arayışlar, farklı yaklaşımlar ve yenilik içerisindedir.

Kısaca methiyeler, mersiyeler, destanlarda yazan ozanımız, bayrağına, vatanına, toprağına âşıktır ve kadir kıymet bilmektedir. Her zaman doğrunun, dürüstün yanındadır. Dinini, vatanını, milletini seven insanlar onun için ayrı bir öneme sahiptir. Ozanımız aynı zamanda kişiye özel şiirler yazabilecek yetenektedir. Oğlum Poyrazhan’ın doğumu üzerine yazdığı şiir bize, aynı zamanda geleceğe bırakacağı güzel ve anlamlı bir anı olmuştur.

Mustafa Altınay ozanımıza sağlıklı, hayırlı, uzun bir ömür dilerim.

-Mustafa Altınay-

1947 Sivas Alahacı köyü doğumlu. Çocukluk ve gençlik yılları köyünde çobanlık yaparak geçti. Çiftçilikle uğraştı. 1966 yılında gurbet hayatı başladı. İzmir ve Muğla'da inşaat işlerinde çalıştı. Şu an Sivas’ta yaşamaktadır. 6 adet şiir kitabı vardır. Birçok antolojide şiirleri yer aldı. Sivas yazarlar ve şairler (Sişad) Derneği üyesi ve derneğin yönetimde de aktif görev almaktadır.

İlkay Coşkun
17.06.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 51
İrade Gazetesi-Mustafa Altınay Hakkında-İlkay Coşkun
 

8 Haziran 2015 Pazartesi

Seçimlerin Ardından

Seçimlerin Ardından

7 Haziran Milletvekilliği seçimleri sağ salim sonlandı nihayet. Genel anlamda çok büyük provokatör olaylar vuku bulmadı. Vatana millete hayırlı olsun.

Tek başına iktidar olabilme hakkı elinden alınan Ak Partinin çok şımardığını, uyarıldığını söyleyenler oldu.  Bu sonucun muhalefetin amaçlarından birinin dahi olsa gerçekleştiğini söyleyenler oldu. Bazı kadrolu muhalefet partilerinin, muhalefette kaldıklarına memnun oldukları görüldü. Kazanmaktan çok karşısındakine zarar verme erki görüldü. “Bundan sonra ne olacak?” kaygısını taşıyanlar oldu. “Cumhurbaşkanı ve İktidar Partisi bundan sonrasını düşünsün” diyenler oldu. Umulmadık çevrelerin umulmadık partilere oy topladığı görüldü. CHP, MHP, HDP, Cemaat, Aydın Doğan medyası gibi güçlerin bakış açılarını ayrı ayrı görme, yorumlama imkânı bulduk. Saadet Partisi ve diğer küçük partilerin konumları belli oldu. Ve en önemlisi de halkımızın eğilimleri görüldü. Bu seçim sonuçlarına dış güçlerden kimler sevindi kimler sevinmedi birde bunu değerlendirmek gerekiyor.

7 Haziran 2015 yılı seçim sonuçları:

AK Parti % 41
CHP % 25
MHP % 16
HDP % 13
Saadet % 2
Diğer % 3

Seçimden bir gün önceki tahmini oy oranlarım,
-06.06.2015-

AK Parti % 43
CHP % 26
MHP % 16
HDP % 9
Saadet % 4
Diğer % 2

Benim için HDP sürpriz oldu. Açıkçası bu kadar %13’lerde oy almasını beklemiyordum. HDP gibi partilerin sistem içerisinde olmasını daha yerinde buluyorum fakat-AK Parti düşük oy alsın yeter ki-diyerek rastgele oy kullanılmasını doğru bulmuyorum- demiştim seçim öncesi değerlendirmemde.

Olası koalisyon içinde bulunan Devlet Bahçeli, koalisyonların iyi bir şey olmadığını söylemişti. Birçok vatandaş gibi bende ayni şekilde düşünüyorum. Yaşadığımız bu süreç içerisinden tek parti iktidarı daha hayırlı olacaktır. İyi ya da kötü tek parti iktidarlarında bir şeyler yapılabildiğini tarafsız gözle bakıldığında herkes görecektir. Bu iktidarı ister sevin ister sevmeyin on yıllık süreçte ülkem çok yol kat etti. Her şey mükemmel mi? hayır ama geçmişi bilenlerin kıyaslamayı çok daha iyi yapacaklarına inanıyorum. Belli yaşlarda olanlar, geçmişteki koalisyon oluşumlarını unutmamalılar. “illaki ben” demekten feragat etmedikleri gibi, kendi içlerinde uzlaşı sağlayıp ülke menfaatlerini önlerine koyamayan partilerle biz çok zaman kaybettik. Çok zarar gördük.  Şimdiki dönemde başkanlık sistemi, yeni anayasa, barış süreci, cumhurbaşkanımızın şu anki konumu gibi konular göz önüne alındığında sözde koalisyon çabalarının ardından erken seçime gidilebileceğini düşünmekteyim.

Medya üzerinden birçok formülün kritikleri yapılıp sonuçlar değerlendiriliyor. Bu mevzulara girmek istemiyorum. İnsanımızın çok fazla politize olduğunu düşünüyorum. Bu noktalara kısaca değinmek istiyorum izninizle.

Kullandığımız isim farklılıklarına bakın, Esed-Esad, Pekeke-Pekaka, Ak Parti-Akepe gibi ne kadar tarafgir ve politize olduğumuzu göreceksiniz.

İnsanlara bakıyorum, düşünceleri ile hareket tarzları uyum içerisinde. Sendikasına bakıyorsun partisiyle uyumlu. İzlediği televizyona bakıyorsun oy verdiği partiyle uyumlu. Bu yüzden kimse kimseye yandaş ve muhalif suçlaması yapmasın.

İster sağ cenaha bakın ister sol cenaha, kendilerini bir yerlere monte etme çabası güdüyorlar “ayrı gezen koyunu kurt kapar” deyip özgürleşemiyorlar.

x partisinde değilken, yandık bittik edebiyatı yaparlar, x partisine girince her şey güllük gülistanlıktır, x partisinden ayrılınca yine aynı çığırtkanlıktadırlar.

Yönetimler genelde çevrelerinde, yönetebildikleri insanları bulundururlar, yandaşlık ve muhaliflik her cenah için, doğal bir realitedir.

Milletvekillerinin sadece hangi partiden olduğuna değil de, Amerikancı Avrupacı olmamalarına da dikkat etmemiz gerekiyor. Yerel, Anadolulu ve bizden olmalarını gözetmekte fayda var.

Ne yapılırsa yapılsın, insanlar kendi gibi olan insanları genelde seviyorlar son tahlilde.

Seçimlerin dünyanın sonu olmadığını gördük. Yaşandı ve bitti. Bakalım bundan sonra neler olacak, neler yaşanacak.

Bir temenni ile yazımı sonlandırmak istiyorum.
Parti oy oranlarından önce temiz yüreklerin oranını artırsak daha yerinde ve isabetli olacaktır.

Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.


İlkay Coşkun
10.06.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 50
İrade Gazetesi-Seçimlerin Ardından-İlkay Coşkun


1 Haziran 2015 Pazartesi

İnsana Dair

İnsana Dair

İnsanoğlu bir taraftan aklıyla en üst noktada yaratılmış bir canlı, diğer taraftan acizliği muhtaçlığı en üst noktalarda yaşayan bir varlık. Hırsları, savaşları, mücadeleleri acımasız noktalara çıkarabilen bir varlık. Kalelerinin zamanla birer birer yıkıldığı insanoğlu, çılgınca veryansın ediyor. Gösterilen yiğitlik seremonisi neden bu kadar acımasız noktalara geliyor.

Her yürekte ayrı bir insan, her insan ayrı bir dünya. Anlayacağınız dünya içinde farklı dünyaları yaşıyoruz. Aslında insanın en büyük savaşı kendisiyle. Dünya ikinci sırada. En ölümcülü de insanın insanla olanı. Nasıl ki rütbesi yükselen komutan eski rütbelerini sökse de rütbeleri değerli kılan askerlik ve askeri elbisedir aslında. İnsanlığın alt yapısından gelen bütün rütbelerde böyledir.

Gösteriş merakıyla beraber, güç mücadelesi içerisindedir insanoğlu. Münzevi hayat tarzını, hayat felsefesini benimseyen ne kadar az insan var etrafımızda. Birçoğunun çabası popüler alanı destekliyor ve bu alanı hareketlendiriyor besbelli.

Zaman içerisinde insanoğlu ister istemez ilerleme, gelişme çabasıyla hareket ediyor. İnsanın fıtratından gelen özellikleri çokta deşmemek gerek. Kişisel gelişim ve benzeri yöntemlerle, zorlamalarla insanı olduğundan daha farklı mecralara çekmek, başka arızalara sebebiyet vermektedir. İnsanı geliştiren yönlerin en önemlileri, vicdani, insani ve merhamet odaklı olanlarıdır. İnsanların daha çok bu yönlerinin geliştirilmesi amaç edinilmelidir.

Yeri geldiğinde insanlar çok bencil olabilmektedir. Kendinden başkalarını istemeyen, hazmedemeyen zihniyetlerde var maalesef. Allah korusun, bizimde zorda kalabileceğimizi hiç düşünmezler mi? Onlar -bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- mantığını neden bu kadar benimsemektedirler anlamıyorum.

Doğumla beraber yükselmeye başlayan güç çabası, ölümün yaklaştığını anlamaya başlayınca yavaş yavaş ivme kaybediyor ya da fizyolojik beden yaşlılıkla beraber mani oluyor birçok şeye. Üst limitteki gençlerin enerjisi ise orta yaştan itibaren gün geçtikçe düşmeye başlıyor, heyecanları da aynı oranda azalıyor.

Bizi hep bizle sınıyorsun, ne bağlanıyorsun sen bize dünya. Kılıcını kuşanıp, nefisle geliyorsun imtihan yüklü dünya. Bilindiği üzere kuşak çatışmalarını hep yaşıyoruz. Bilinçten midir yoksa yaşama tekrar dönmekten midir bilinmez orta yaş döneminde ya da yaşlılıkta gençleri anlama telaşına düşüyoruz. Yaşlanmaya fırsat bulursak eğer.
Hayat bize birtakım şeyleri verirken, birçok şeyi de alıyor maalesef. Arabalarının yanında poz verenlerin çoğunun saçlarının kel veya beyazlamış olduğunu görürsünüz.
 
Herkes bir başkasını değiştirme çabasındayken, diğer tarafta her gün ölüm arabasında son yolculuğuna çıkmaktadır. Hiç kimse istemese de ölüm güzel şey. Özellikle çok yaşlanınca hayatımızın en önemli gerçeği oluyor. Biraz uzun yaşayan nesil ile biraz kısa yaşayan nesil arasındaki ölümün arka arkalığını, hayatın kısalığını her gün görüyoruz da uslanmıyoruz maalesef. Allah’ın ipi yerine başka iplere sarılan insana ibretlik şamar her dem yüzünde patlıyor.

Fani dünya, biz seni anlamadık. Sen bari bizi anla.
Sağlıklı, huzur dolu günler dilerim.

İlkay Coşkun

03.06.2015
Sivas İrade Gazetesi / Yazı No: 49
İrade Gazetesi-İnsana Dair-İlkay Coşkun