Merhaba sevgili dostlar.
Ütiyopik bir bakış açısı ama insan istiyor ki dünyada
savaşlar olmasın. Aç açıkta çoluk çocuk, kadın, yaşlı kimse kalmasın. Barış,
huzur içerisinde bir dünya olsun. Ne yazık ki devlet yöneticilerinin, güç
odaklarının hırsları dünyamızı daha güzel ve daha yaşanılabilir halde olmasına
imkân vermiyorlar.
Geçenlerde önümü kesen Suriyeli çocuğun ısrarlı devan
eden para talebini görünce olayın vahametini bir kez daha görmüş oldum. Suriye
de yaşanan iç savaş sonrasında oluşan göçmen sığınmacı sorunu hiç de hafife
alınacak bir sorun değil dünya için. Sokaklarda dilenen Suriyeli çocukları
gördükçe insanın yüreği daha çok daralıyor, daha çok hüzünleniyor.
İki milyonu aşan Suriyeli dindaşımıza, komşumuza
kucağımızı açtık. Devlet ve millet olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Bunu bütün dünyada görüyor. Suriye’de ki iç savaşın bir an evvel çözüme
kavuşturularak, insanların evlerine yurtlarına dönmesi en güzeli olacaktır. Bu
çözüm için dünya ülkelerinin menfaatlerini bir tarafa bırakarak ellerini Suriye
üzerinden çekmeleri yeterli olacaktır. Bir taraftan –sözde- sorunu çözme eğiliminde olan ülkelerin başka bir taraftan
da sorunun kaynağının asıl kendileri olduğunu görmeleri gerekiyor.
Son günlerde Bayır Bucak Türkmenlerin yaşadıkları
sıkıntıları da görüyoruz. Soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın yaşadıkları bu
sıkıntılar Suriye gerçeğinin içerisinde yaşanıyor. İnşallah başka bir hafta
Türkmenler konusuna ayrıca değineceğim.
İslam ülkeleri üzerinde halen Haçlı mantığını yürüten
devletler olduğu müddetçe dünyamız uzunca bir süre daha sulha, huzura
kavuşamayacağı gözüküyor. Güç paylaşımındaki acımasız hal, insanı
vahşileştirdikçe şirazeden çıkıyor dünyamız. Demokrasiyi, özgürlüğü, huzurlu
yaşamayı sadece kendi halkına, insanına hak gören anlayış sorunları da daha
karmaşık hal almasına sebebiyet veriyor.
Mülteci ölümlerini
hemen hemen her gün yaşıyoruz sahillerde. Mültecilerin Avrupa ülkelerine gitme
çabalarını ve yaşadıkları sorunlara üzülerek şahit oluyoruz. Dramları anbean
bütün dünya şahit oluyor. Hayatımızda yediğimiz çelmelerin birçoğu ödül olarak
döner bize. Bunu her zaman göremeyiz. Sadece çelme takılarak düşürülen Suriyeli
mültecinin tek farkı, çelmeyi ve ödülü aynı anda görmesidir.
Burada şöyle bir soru elbette ki zihinlerde hep yerini
alıyor. Biz Müslüman dünyanın hiç mi hatası yok bu yaşanan olaylarda. Arapların
tarih boyunca arkamızdan vurma hikâyeleri geçmişte anlatıldı hep. Son üçyüz yıldır
zillet halini yaşayan birçok Müslüman ülke var ve acınacak haldeler. Dünyada Türk’ün
Türk’ten başka dostunun olmadığını gösteren birçok bakış açıları, akabinde bunu
destekleyen değerlendirmelerin haklılığı apaçık ortada.
Bizlerin birçok şartlanmışlıktan sıyrılıp olaylara en
genel anlamda insani boyutuyla bakmamız gerekiyor. Allahın bize bahşettiği
akıl, mantık, doğru hareket etme erki gibi özelliklerimizi doğru kullanma
mecburiyetimiz var. Tarih boyunca hep gördük ki zayıf olunca birileri başımıza
çorap örmeye başlıyor, ensemize çöküyor. Birlik ve beraberliğimizi bozduk mu daha
zor ve çekilmez bir dünya kapımızı aralıyor. Suriye halkı da bahsettiğim bu
sorunların bir benzerini yaşıyor sadece.
Suriye sorunu konusunda biz Türklerin, Türk ve
Müslüman âlemini de yanımıza alarak diplomasi alanında elimizden geleni
yapmamız ve sorun çözülene kadar da ekmeğimizi bölüşmeye devam etmemiz
gerekiyor. Bunun için kendi gücümüzü korumamız, hatta artırmamızın gerekliliği
apaçık ortada. Birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek, sıkıntılarımıza karşı
sağduyulu hareket etmemiz gerekiyor. Örnek verecek olursam üçyüzbin nüfusuyla
Sivas’ımızda bir sene içerisinde birçok adli vaka oluyordur sanırım. İki
milyonun üzerinde Suriyeli misafirimizin yaşadığı ortamda hiç sıkıntının
yaşanmamasını beklemek, çok mantıklı olmasa gerek.
Suriyeliler çıkıp gitsin diyen zihniyetler, hiç düşünmezler mi ki orda
yaşananlar bizim de başımıza gelse ne yapardık diye. -Bana
dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- mantığını gütmek ne kadar doğru?
Suriyeli bir çocuğun
doğumu ile İngiltere’de doğan bir çocuğun arasında fark olmamalı. Bu farkları
koyan biz insanlar bu durumdan utandığımızda bir şeyler mutlaka değişecektir.
Son zamanlarda kaleme
aldığım Suriye gerçeğini anlatan kısa bir şiirimle yazımı sonlandırmak
istiyorum. Sağlıcakla kalınız.
Sen Üşürken
bi koşu mesafede yaşıyorsun çocuk
oyunların, şarkıların da direniyoryanaklarında umut gülücükleri taşıyıp
yürüyorsun ertelediğin hayallerin üzerine
------
sevinçlerin kalbine gömüldüğünde
gözlerinden hüzün akar Suriyeli
dört tarafa savrulurken anıların
Kudüs göğsün şerha şerha dağılır
------
kuytularına sokuluyor soğuk
buz sarkıtları küçük yüreğinde
ağlamak zorlaşır sen üşürken
ölüm bedende kol geziyor artık
İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 02 Aralık 2015 - Yazı No: 75İrade Gazetesi-Suriyeli Çocuk-İlkay Coşkun-02.12.2015