30 Kasım 2015 Pazartesi

Suriyeli Çocuk

Suriyeli Çocuk

Merhaba sevgili dostlar.

Ütiyopik bir bakış açısı ama insan istiyor ki dünyada savaşlar olmasın. Aç açıkta çoluk çocuk, kadın, yaşlı kimse kalmasın. Barış, huzur içerisinde bir dünya olsun. Ne yazık ki devlet yöneticilerinin, güç odaklarının hırsları dünyamızı daha güzel ve daha yaşanılabilir halde olmasına imkân vermiyorlar.

Geçenlerde önümü kesen Suriyeli çocuğun ısrarlı devan eden para talebini görünce olayın vahametini bir kez daha görmüş oldum. Suriye de yaşanan iç savaş sonrasında oluşan göçmen sığınmacı sorunu hiç de hafife alınacak bir sorun değil dünya için. Sokaklarda dilenen Suriyeli çocukları gördükçe insanın yüreği daha çok daralıyor, daha çok hüzünleniyor.

İki milyonu aşan Suriyeli dindaşımıza, komşumuza kucağımızı açtık. Devlet ve millet olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bunu bütün dünyada görüyor. Suriye’de ki iç savaşın bir an evvel çözüme kavuşturularak, insanların evlerine yurtlarına dönmesi en güzeli olacaktır. Bu çözüm için dünya ülkelerinin menfaatlerini bir tarafa bırakarak ellerini Suriye üzerinden çekmeleri yeterli olacaktır. Bir taraftan –sözde- sorunu çözme eğiliminde olan ülkelerin başka bir taraftan da sorunun kaynağının asıl kendileri olduğunu görmeleri gerekiyor.

Son günlerde Bayır Bucak Türkmenlerin yaşadıkları sıkıntıları da görüyoruz. Soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın yaşadıkları bu sıkıntılar Suriye gerçeğinin içerisinde yaşanıyor. İnşallah başka bir hafta Türkmenler konusuna ayrıca değineceğim.

İslam ülkeleri üzerinde halen Haçlı mantığını yürüten devletler olduğu müddetçe dünyamız uzunca bir süre daha sulha, huzura kavuşamayacağı gözüküyor. Güç paylaşımındaki acımasız hal, insanı vahşileştirdikçe şirazeden çıkıyor dünyamız. Demokrasiyi, özgürlüğü, huzurlu yaşamayı sadece kendi halkına, insanına hak gören anlayış sorunları da daha karmaşık hal almasına sebebiyet veriyor.

Mülteci ölümlerini hemen hemen her gün yaşıyoruz sahillerde. Mültecilerin Avrupa ülkelerine gitme çabalarını ve yaşadıkları sorunlara üzülerek şahit oluyoruz. Dramları anbean bütün dünya şahit oluyor. Hayatımızda yediğimiz çelmelerin birçoğu ödül olarak döner bize. Bunu her zaman göremeyiz. Sadece çelme takılarak düşürülen Suriyeli mültecinin tek farkı, çelmeyi ve ödülü aynı anda görmesidir.

Burada şöyle bir soru elbette ki zihinlerde hep yerini alıyor. Biz Müslüman dünyanın hiç mi hatası yok bu yaşanan olaylarda. Arapların tarih boyunca arkamızdan vurma hikâyeleri geçmişte anlatıldı hep. Son üçyüz yıldır zillet halini yaşayan birçok Müslüman ülke var ve acınacak haldeler. Dünyada Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığını gösteren birçok bakış açıları, akabinde bunu destekleyen değerlendirmelerin haklılığı apaçık ortada.

Bizlerin birçok şartlanmışlıktan sıyrılıp olaylara en genel anlamda insani boyutuyla bakmamız gerekiyor. Allahın bize bahşettiği akıl, mantık, doğru hareket etme erki gibi özelliklerimizi doğru kullanma mecburiyetimiz var. Tarih boyunca hep gördük ki zayıf olunca birileri başımıza çorap örmeye başlıyor, ensemize çöküyor. Birlik ve beraberliğimizi bozduk mu daha zor ve çekilmez bir dünya kapımızı aralıyor. Suriye halkı da bahsettiğim bu sorunların bir benzerini yaşıyor sadece.

Suriye sorunu konusunda biz Türklerin, Türk ve Müslüman âlemini de yanımıza alarak diplomasi alanında elimizden geleni yapmamız ve sorun çözülene kadar da ekmeğimizi bölüşmeye devam etmemiz gerekiyor. Bunun için kendi gücümüzü korumamız, hatta artırmamızın gerekliliği apaçık ortada. Birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek, sıkıntılarımıza karşı sağduyulu hareket etmemiz gerekiyor. Örnek verecek olursam üçyüzbin nüfusuyla Sivas’ımızda bir sene içerisinde birçok adli vaka oluyordur sanırım. İki milyonun üzerinde Suriyeli misafirimizin yaşadığı ortamda hiç sıkıntının yaşanmamasını beklemek, çok mantıklı olmasa gerek.

Suriyeliler çıkıp gitsin diyen zihniyetler, hiç düşünmezler mi ki orda yaşananlar bizim de başımıza gelse ne yapardık diye.  -Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın- mantığını gütmek ne kadar doğru?

Suriyeli bir çocuğun doğumu ile İngiltere’de doğan bir çocuğun arasında fark olmamalı. Bu farkları koyan biz insanlar bu durumdan utandığımızda bir şeyler mutlaka değişecektir.

Son zamanlarda kaleme aldığım Suriye gerçeğini anlatan kısa bir şiirimle yazımı sonlandırmak istiyorum. Sağlıcakla kalınız.

Sen Üşürken

bi koşu mesafede yaşıyorsun çocuk
oyunların, şarkıların da direniyor
yanaklarında umut gülücükleri taşıyıp
yürüyorsun ertelediğin hayallerin üzerine
------
sevinçlerin kalbine gömüldüğünde
gözlerinden hüzün akar Suriyeli
dört tarafa savrulurken anıların
Kudüs göğsün şerha şerha dağılır
------
kuytularına sokuluyor soğuk
buz sarkıtları küçük yüreğinde 
ağlamak zorlaşır sen üşürken
ölüm bedende kol geziyor artık

İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 02 Aralık 2015 - Yazı No: 75
İrade Gazetesi-Suriyeli Çocuk-İlkay Coşkun-02.12.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder