Merhaba
sevgili dostlar.
Sigara
içen birisinin, “sakın sigara içmeyin,
sağlığa zararlıdır” demesi gibi, “sakın
internet ve sosyal medyayı kullanmayın, zararlıdır” cümlesini kurmayacağım
tabii ki. Burada daha çok çocuk ve gençlere yönelik kötü kullanımları engellemek,
yasal boşlukları fark edip, bu noktada daha sağlıklı bir ortamın sağlanması ve
nasıl doğru hareket edelim türünden bir fikir jimnastiği yapalım istiyorum.
Geçtiğimiz
günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun bu yönde
başlattığı, internet ve sosyal medyayı kullanma konusunda ki düzenlemeyi
desteklememiz gerekiyor. Youtube, twitter ve fecebook gibi sosyal paylaşım
ağlarının belirli bir yaş altı çocukların (12 veya 16 yaş altı) kullanımına
yasak getirecek bir düzenlemeyi içeriyor. İlgili bakanlıklar ve birimler
tarafından çalışmalar devam etmektedir.
Son
zamanlarda ülkemizin güzide kurumlarından Diyanet İşleri Başkanlığına özellikle
sosyal medya üzerinden idare edilip kurgulanan linç girişimini yaşamaktayız.
Diyanet İşleri Başkanımızın resmini de kullanarak uydurulan fetva metniyle
hedef gösterilmek istenmesi, üzerinden #hashtag (diyez
etiketi) oluşturarak ve tabii ki fecebook, youtube gibi başkada sosyal ağlar
kullanılarak kısa bir zamanda yaygınlaştırılan mesajlarla bir algı operasyonu oluşturulmak
isteniyor. Sosyal medya üzerinden oluşturulan bu mahkemede, zihinlerde
cezalandırmak ve diyanet camiasını komple hapse gönderilmek istendi. Bu algı
operasyonu başarıyla sonuçlanır ve bir mahkeme süreci yaşansa dahi sonuç o
kadar da önemli değildir. Nasıl olsa medyada yargılanmış ve cezalandırılmıştır
konu. Olay işte bu kadar vahim ve düşündürücüdür. Bunun gibi onlarca örnekler
verebiliriz son yıllarda yaşanan. Önemli olan özellikle çocuk ve genç beyinleri
bu acımasız algı operasyonlardan nasıl koruyacağımızdır. Algı operasyonları
özellikle sosyal medya üzerinden acımasızca kullanılmasının önüne geçmemiz
gerekiyor. Gezi parkı olaylarını en çarpıcı haliyle yaşadık. İnsanları yalan
yanlış haberlerle galeyana getirme gayretlerini en acımasız haliyle gördük.
Akıllı
cep telefonların, cepte internetin devreye girmesiyle, internete, oyuna ve
sosyal medyaya ulaşımdaki kolaylık sebebiyle bağımlılık gün ve gün artmaya
devam etmekte.
Sınırsız
sosyal medya bağımlılığını, toplum bireylerinin özellikle ailelerin tehlike
olarak görmesi ve baş etme yollarını araması gerekir. Bu durumun sinsi bir
savaş olduğunu fark ettiği anda bir şeyler yapabilir belki.
Sosyal
medya üzerinden sahte hesaplar kullanarak insanları etkilemeye, yönlendirmeye,
kandırmaya yönelik çalışmalara her zaman şahit oluyoruz. Bu sayfalardan ilk
önceleri çok normal mesajlar yayınlanmaya başlanır. Bir süre sonra hiç
alakasız, bu kişiyle hiç bağdaşmayan paylaşımlar yapılır. Özellikle biz
Müslümanlar arasına nifak sokmayı amaç edinen, ülkemizin birlik ve
beraberliğine kastetmiş öyle çok sayfa var ki sosyal medyalarda. Birçokları da
masumca, bazı şeyleri kendilerine paravan olarak kullanarak bu sayfalardan saldırıyorlar.
Aynı üst başlıkta onlarca sayfa oluşturup dinle, vatanla, milletle ve bütün kutsallarımızla
savaş halindeler. Bu vahşi ortamda bırakın çocuk ve gençleri biz yetişkinler
dahi kendimize dikkat etmemiz, korunmamız gerekiyor.
İş
yerimizde internet varsa, evde çok gerekli değil diyerek bulundurmasak ya da
evde olması bir zaruriyet hali ise günün belirli zaman dilimlerinde interneti
kullanmamayı deneyebiliriz. Cep telefonlarını sadece acil durumlarda devreye
sokabilsek, internet ve sosyal medya arkadaşlıklarını yüz yüze görüştüğümüz
dost ve arkadaşlarımızla yaşasak daha anlamlı ve daha doğru yaşarız ve hiç bir
şey de kaybetmeyiz. Kendimize farklı nefes alma alanları oluşturarak bu
bağımlılıklardan azda olsa uzaklaşırız. Daha farklı birtakım kişisel önlemler de
alabiliriz. Bu anlamda İnsanları yaşadığı şehirlerden uzaklaştırmaya, yabancılaştırmaya
yönelik küresel oyunlardan kurtulmamız gerekiyor. Farkında değiliz ama bu
alanlardan pompalanan tek tip insan modeli dikta ediliyor bize. Maalesef ki sosyal
ağa yakalanan insan sayısı gün geçtikçe artıyor.
Her
alanda mahir, kendini yetiştirmiş insanımız olmalı. İnternet haberciliği,
bloglar ve bunun gibi birçok kullanım alanlarından faydalanmalıyız tabii ki.
Son zamanlarda Rusya ve ülkemiz arasında siber saldırılar gündemde iken dünya
çapında bilgisayar korsanlarımızın (hacker) olmasının gerekliliği apaçık
ortada. Saldırma amacı olmasa da ateş çemberinde olduğumuz bir ortamda korunmak
için bu gerekiyor. Dünyanın en etkili silahını yaparsın, kimseye saldırmasan
dahi sana saldırılmasını engelleyebilirsin bu silahlarla. Bir devletin mutlaka
caydırıcı gücü olmalı. Son zamanlarda Türk silah sanayinin yerli yapımları bir
bir piyasaya sürüp yerli yapımlarla ordumuzu donatması gurur verici bir
gelişme. Biz biliyoruz ki bu durum dost ülkelere güven, dost görünen fakat
hiçbir zaman dost olmayan ülkelere de endişe vermektedir.
İnterneti
hiç bilmeyen, googlede hiç adı çıkmayan insanları gördükçe, iyi ki böyleleri de
var diyesi geliyor insanın. Teknolojiye, yeniliklere karşı değilim ama
teknolojinin bizleri yutmasına da fırsat vermemeliyiz. Amaç değil araç olarak
kullanmalıyız onu.
Yeni
yeni projelerle, sokak oyunlarından bir bir çekilen çocuklarımızı yeniden sokak
oyunlarıyla buluşturmamız gerekiyor. Güvenlik endişesiyle sokaktan eve
aldığımız çocuklarımız, evlerimizde daha büyük tehlikelerle karşı karşıyalar. Onları
çeşitli spor aktivitelerine yönlendirmemiz belki de çocuklarımıza
verebileceğimiz en büyük ödül olur.
Ömrümüz
öyle ve böyle geçiyor da olsa sanal dünyayı mümkün oldukça az kullanıp gerçek sosyal
hayatımızı yaşamalıyız. Sonunda bize verilmiş kısa bir ömür var.
Hayırlı,
uzun bir ömür dilerim. Kalın sağlıcakla.
İlkay Coşkun
İrade
Gazetesi, 14 Ocak 2016-Yazı No: 81
İrade Gazetesi-Sosyal Medya Üzerine-14.01.2016-İlkay Coşkun
İrade Gazetesi-Sosyal Medya Üzerine-14.01.2016-İlkay Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder