10 Ocak 2016 Pazar

Sosyal Medya Üzerine


Merhaba sevgili dostlar. 

Sigara içen birisinin, “sakın sigara içmeyin, sağlığa zararlıdır” demesi gibi, “sakın internet ve sosyal medyayı kullanmayın, zararlıdır” cümlesini kurmayacağım tabii ki. Burada daha çok çocuk ve gençlere yönelik kötü kullanımları engellemek, yasal boşlukları fark edip, bu noktada daha sağlıklı bir ortamın sağlanması ve nasıl doğru hareket edelim türünden bir fikir jimnastiği yapalım istiyorum.

Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun bu yönde başlattığı, internet ve sosyal medyayı kullanma konusunda ki düzenlemeyi desteklememiz gerekiyor. Youtube, twitter ve fecebook gibi sosyal paylaşım ağlarının belirli bir yaş altı çocukların (12 veya 16 yaş altı) kullanımına yasak getirecek bir düzenlemeyi içeriyor. İlgili bakanlıklar ve birimler tarafından çalışmalar devam etmektedir.

Son zamanlarda ülkemizin güzide kurumlarından Diyanet İşleri Başkanlığına özellikle sosyal medya üzerinden idare edilip kurgulanan linç girişimini yaşamaktayız. Diyanet İşleri Başkanımızın resmini de kullanarak uydurulan fetva metniyle hedef gösterilmek istenmesi, üzerinden #hashtag  (diyez etiketi) oluşturarak ve tabii ki fecebook, youtube gibi başkada sosyal ağlar kullanılarak kısa bir zamanda yaygınlaştırılan mesajlarla bir algı operasyonu oluşturulmak isteniyor. Sosyal medya üzerinden oluşturulan bu mahkemede, zihinlerde cezalandırmak ve diyanet camiasını komple hapse gönderilmek istendi. Bu algı operasyonu başarıyla sonuçlanır ve bir mahkeme süreci yaşansa dahi sonuç o kadar da önemli değildir. Nasıl olsa medyada yargılanmış ve cezalandırılmıştır konu. Olay işte bu kadar vahim ve düşündürücüdür. Bunun gibi onlarca örnekler verebiliriz son yıllarda yaşanan. Önemli olan özellikle çocuk ve genç beyinleri bu acımasız algı operasyonlardan nasıl koruyacağımızdır. Algı operasyonları özellikle sosyal medya üzerinden acımasızca kullanılmasının önüne geçmemiz gerekiyor. Gezi parkı olaylarını en çarpıcı haliyle yaşadık. İnsanları yalan yanlış haberlerle galeyana getirme gayretlerini en acımasız haliyle gördük.

Akıllı cep telefonların, cepte internetin devreye girmesiyle, internete, oyuna ve sosyal medyaya ulaşımdaki kolaylık sebebiyle bağımlılık gün ve gün artmaya devam etmekte.
Sınırsız sosyal medya bağımlılığını, toplum bireylerinin özellikle ailelerin tehlike olarak görmesi ve baş etme yollarını araması gerekir. Bu durumun sinsi bir savaş olduğunu fark ettiği anda bir şeyler yapabilir belki.

Sosyal medya üzerinden sahte hesaplar kullanarak insanları etkilemeye, yönlendirmeye, kandırmaya yönelik çalışmalara her zaman şahit oluyoruz. Bu sayfalardan ilk önceleri çok normal mesajlar yayınlanmaya başlanır. Bir süre sonra hiç alakasız, bu kişiyle hiç bağdaşmayan paylaşımlar yapılır. Özellikle biz Müslümanlar arasına nifak sokmayı amaç edinen, ülkemizin birlik ve beraberliğine kastetmiş öyle çok sayfa var ki sosyal medyalarda. Birçokları da masumca, bazı şeyleri kendilerine paravan olarak kullanarak bu sayfalardan saldırıyorlar. Aynı üst başlıkta onlarca sayfa oluşturup dinle, vatanla, milletle ve bütün kutsallarımızla savaş halindeler. Bu vahşi ortamda bırakın çocuk ve gençleri biz yetişkinler dahi kendimize dikkat etmemiz, korunmamız gerekiyor.

İş yerimizde internet varsa, evde çok gerekli değil diyerek bulundurmasak ya da evde olması bir zaruriyet hali ise günün belirli zaman dilimlerinde interneti kullanmamayı deneyebiliriz. Cep telefonlarını sadece acil durumlarda devreye sokabilsek, internet ve sosyal medya arkadaşlıklarını yüz yüze görüştüğümüz dost ve arkadaşlarımızla yaşasak daha anlamlı ve daha doğru yaşarız ve hiç bir şey de kaybetmeyiz. Kendimize farklı nefes alma alanları oluşturarak bu bağımlılıklardan azda olsa uzaklaşırız. Daha farklı birtakım kişisel önlemler de alabiliriz. Bu anlamda İnsanları yaşadığı şehirlerden uzaklaştırmaya, yabancılaştırmaya yönelik küresel oyunlardan kurtulmamız gerekiyor. Farkında değiliz ama bu alanlardan pompalanan tek tip insan modeli dikta ediliyor bize. Maalesef ki sosyal ağa yakalanan insan sayısı gün geçtikçe artıyor.
                                                                                                           
Her alanda mahir, kendini yetiştirmiş insanımız olmalı. İnternet haberciliği, bloglar ve bunun gibi birçok kullanım alanlarından faydalanmalıyız tabii ki. Son zamanlarda Rusya ve ülkemiz arasında siber saldırılar gündemde iken dünya çapında bilgisayar korsanlarımızın (hacker) olmasının gerekliliği apaçık ortada. Saldırma amacı olmasa da ateş çemberinde olduğumuz bir ortamda korunmak için bu gerekiyor. Dünyanın en etkili silahını yaparsın, kimseye saldırmasan dahi sana saldırılmasını engelleyebilirsin bu silahlarla. Bir devletin mutlaka caydırıcı gücü olmalı. Son zamanlarda Türk silah sanayinin yerli yapımları bir bir piyasaya sürüp yerli yapımlarla ordumuzu donatması gurur verici bir gelişme. Biz biliyoruz ki bu durum dost ülkelere güven, dost görünen fakat hiçbir zaman dost olmayan ülkelere de endişe vermektedir.

İnterneti hiç bilmeyen, googlede hiç adı çıkmayan insanları gördükçe, iyi ki böyleleri de var diyesi geliyor insanın. Teknolojiye, yeniliklere karşı değilim ama teknolojinin bizleri yutmasına da fırsat vermemeliyiz. Amaç değil araç olarak kullanmalıyız onu.

Yeni yeni projelerle, sokak oyunlarından bir bir çekilen çocuklarımızı yeniden sokak oyunlarıyla buluşturmamız gerekiyor. Güvenlik endişesiyle sokaktan eve aldığımız çocuklarımız, evlerimizde daha büyük tehlikelerle karşı karşıyalar. Onları çeşitli spor aktivitelerine yönlendirmemiz belki de çocuklarımıza verebileceğimiz en büyük ödül olur.

Ömrümüz öyle ve böyle geçiyor da olsa sanal dünyayı mümkün oldukça az kullanıp gerçek sosyal hayatımızı yaşamalıyız. Sonunda bize verilmiş kısa bir ömür var.

Hayırlı, uzun bir ömür dilerim. Kalın sağlıcakla.

İlkay Coşkun
İrade Gazetesi, 14 Ocak 2016-Yazı No: 81
İrade Gazetesi-Sosyal Medya Üzerine-14.01.2016-İlkay Coşkun
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder