Geçenlerde
bir batı Afrika ülkesini konu alan bir belgesel izledim ve insanların canla
başla hayat mücadelesine, yaşadıkları imkânsızlıklara ve zorluklara şahit
oldum. Yaşadığımız bu çağda insan hem üzülüyor hem de bu özverili insanları zorlayan
şartları gördüğümde hayretler içerisinde kaldım.
Yazı No: 14
Modern
çağ olarak adlandırılan günümüzde bencillik, bireysellik, faydacılık gibi
kapitalist yaklaşımlarla birçok değer yozlaştırılmaya ve itibarsızlaştırılmaya
çalışılıyor adeta. Büyük balık küçük balığı yer mantığında çevreyi hep büyük
balıklar işgal ediyor türünden bir görüntü sergileniyor. Atalarımızın geçmişte
hayatın her alanına taşıdıkları, uyguladıkları adabı muaşeret öğretilerinin bu günkü devamı olabilecek şekliyle -değerler eğitimi- eğitim müfredatında
yerini alması boşuna değil.
Ömrünü
tabiata adayanların varlığını biliyoruz. Dağı taşı hiçbir karşılık beklemeden
ağaçlandıran, ağaçlara meyve aşılayan insanlar memleketimizde yaşıyorlar. Kim
bilir ne kadar huzurlu, mutlu ve vicdan sahibidirler. Dedi-kodu ile
uğraşmazlar. Sadece işlerine odaklanmışlardır. Hastanede eşini kaybeden adamın
ömrünün sonuna kadar aynı hastane önünde her gün belli saatlerde bedava su
dağıttığını, bu işi yılmadan usanmadan ömrünün sonuna kadar ifa ettiğini şehrimizin
yazarlarının yazdıklarından okumuştum. Bu konuyu başkaca birçok örnekle
serimlemek pekâlâ mümkün.
Toplu taşıma araçlarında yaşlı ve engellilere yer vermeyen olumsuz örnekler üzerinden de bu konunun ehemmiyeti kendini hissettiriyor. Bundandır ki okul eğitimlerinde öğrencilere sistematik kavrayışın altyapısından daha çok şeyin verilmesini beklemek boşuna değil. ‘Mısır, Nil’in hediyesidir’ diyen Heradot sözündeki olduğu gibi kabuktan daha çok öze yönelmek bizi daha sağlıklı doğru bakış açılarına taşıyacaktır. Akıl, mantık olgularının yanında şuuru daha çok beslemek elzem olacaktır. Perçemleri önüne düşürüp sığaya çekmeli insan kendini. Sabahtan akşama kadar sırtında yük taşıyarak rızkını kazanan hamal, hiçbir şey yapmayan tembel bir kraldan daha değerlidir, farkı görebilenler için.
Yontulacak hep bir köşe bulacaksın kendinde/ Yeni sivrilikler çıkacak karşına/ Sırtında başka başka kamburlar taşıyıp/ Erken denilen elvedaların olacak çoğu zaman.
Kalın
sağlıcakla.
İlkay Coşkun
25.02.2019
Toplu taşıma araçlarında yaşlı ve engellilere yer vermeyen olumsuz örnekler üzerinden de bu konunun ehemmiyeti kendini hissettiriyor. Bundandır ki okul eğitimlerinde öğrencilere sistematik kavrayışın altyapısından daha çok şeyin verilmesini beklemek boşuna değil. ‘Mısır, Nil’in hediyesidir’ diyen Heradot sözündeki olduğu gibi kabuktan daha çok öze yönelmek bizi daha sağlıklı doğru bakış açılarına taşıyacaktır. Akıl, mantık olgularının yanında şuuru daha çok beslemek elzem olacaktır. Perçemleri önüne düşürüp sığaya çekmeli insan kendini. Sabahtan akşama kadar sırtında yük taşıyarak rızkını kazanan hamal, hiçbir şey yapmayan tembel bir kraldan daha değerlidir, farkı görebilenler için.
Günümüzden
yaklaşık yüz sene önce Merhum Burhan Felek tarafından yazılmış bir yazıda, ‘insan ümit ile yaşar, dostluklarla ayakta
kalır. Zulüm, kötülük, herkesin fenalığını istemek, insanları kötülemek
rahatlık yolu değildir. Dünyada her şey iyi değildir ve olamaz’. Bu
ifadeler bize gösteriyor ki olumsuzluklar hep vardı ve var olmaya devam ediyor.
Kötücül düzenek gizli planlarını hep yapıyor ve uyguluyor. İyilerin var
güçleriyle mücadele etmesinden başka da bir çare gözükmüyor.
İşinden
emekliye ayrılan kimi insanların emeklilik sonrası sosyal projelerde, yardım
kuruluşlarında, engelli derneklerinde öyle güzel işler yapanlar çıkıyor ki
emekli olmadan ki işlerinden çok daha faydalı olabiliyorlar topluma. Bu da
paranın her şey olmadığını gösteriyor. Paradan da öte sağlık ve huzurun
öncelenmesinin gerekliliği ortaya çıkıyor bir şekilde.
Yontulacak hep bir köşe bulacaksın kendinde/ Yeni sivrilikler çıkacak karşına/ Sırtında başka başka kamburlar taşıyıp/ Erken denilen elvedaların olacak çoğu zaman.
İlkay Coşkun
25.02.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder