8 Şubat 2019 Cuma

Hayata Dair

Hayata Dair

acılar susayınca yarasın/ı dağlar
görelim derdimiz nasıl ağlar?

Biz küçükken dünya kocamandı. Gelecekle ilgili hayaller büyüktü. Ne zaman ki büyüdük, küçüldü hayallerimiz. Rüyalarımıza korkular serpildi. Kırpıldı bütün umutlarımız. Ne cüssemiz ne deneyimlerimiz ne de bildiklerimiz bizi biz yaptı. Daha çok günahlarımızla kaldık geri de.

Her ne kadar insanı imkânlar büyütse de alnındaki çizikler, yüreğindeki kırıklar ve göbeğindeki kıvrımlar insana hatıra kalıyor sadece.

İnsanın hayatta takındığı rollerin yanında bir de keyif aldığı özel alanları var. Huzurunu kaçıran bir sürüde problemler. Rollerle daha çok cebelleşmek aşikârken, yaşamayı arzuladığımız hayatta daha çok ben’i yaşar ben’i bulmaya çalışır dururuz. Az veya çok bazı makam ve roller üstleniyor hayatta insan. Daha çok olamadığının kıskancı, olduğunun nankörü oluyor. En çokta ‘biz’ ve ‘ben’ olamayınca hayatın duracağına olan yalancı inanmışlığını körüklüyor.

Kazançlarımızla kayıplarımızı hep iç içe yaşıyoruz hayatta. İnsanın dünya ile simbiyotik ilişkisi, doğrusu ve yanlışı ile devam ediyor. Akıl, vicdan, adalet, kalp, idrak, şuur gibi onlarca olgunun içi doldurulmayı bekliyor. Tabiat, eşya ve canlılar ile ünsiyet peyda eden insanoğlu sosyalleşip hayatını sürdürürken, olumsuz yanlarıyla da mücadele ediyor.  Nietzsche’nin, ‘hayatın ‘niçin’ine cevap bulabilirsek, ‘nasıl’ına çok daha kolay cevap verebiliriz’ sözünde olduğu gibi dünyanın çetrefilliği, soru içinde soruları her dem güncelliğini muhafaza ediyor.

Özellikle Müslüman âleminde bu kadar çok ateş varken, yarası çok dünyaya çiçekler dahi ağlıyor. Sadece kendi canının tatlılığını düşünen, bencilliğini besleyen insanlar öyle çoğaldı ki maalesef.

İyi ile kötünün mücadelesi devam ediyor ister istemez. Modernizmin ve konformizmin istikametinde yolunu alıyor insanlık. Dünya, zevk ve sefa içinde yaşanan yüz yıllık ömrün bir anda tükenmesi kadar kısa, bir o kadar da kulun kula kul olmasını sağlamak için tapınaklar inşa etmesi kadar ucuz olan boş ve zayi bir hayat gerçeği var önümüzde.

Demem o ki her yeni gün, bata çıka tazeliyor kendini. Güneş, kışın sonunda hep baharı doğuruyor. Ardı sıra yeni doğumlar sıralansa da yine de haber veriyor hayat kaçınılmaz sondan. Ama her şeye rağmen hoş bir seda kalmasını diliyoruz. Velhasıl, insan olabilmek zor fakat bir o kadar güzel bir zanaat hatta sanat.

Kimi nefret suçu işledi
Kimi gülü sevdi, biline

Kalın sağlıcakla.

İlkay Coşkun
11.02.2019


Yazı No: 12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder