rahat olmak lazım fakat duyarsız değil
açık sözlü olmak lazım fakat edepsiz değil
(Şâdi Şirazi)
Gerek 8 Mart dünya emekçi kadınlar
gününü, gerek 21 Mart nevruz bayramını gerekse de 1 Mayıs işçi bayramını özüne
uygun yaşayamıyoruz maalesef. Bu günler daha çok toplumu germe, ortalığı yakıp
yıkma veya toplumumuzun değerleriyle kavga etmenin günleri gibi yaşanıyor
adeta. Sevgililer günü, anneler günü, babalar günü gibi günlere henüz
bulaşamadılar. Belki de bu günleri provoke edecek bir bahane bulamıyorlar.
8 Mart dünya emekçi kadınlar gününde
yapılan sempozyumların, kadınların sorunlarına yönelik çalışmaların ve
projelerin yapılmasının olumlu bir tarafı illaki vardır. Taksim İstiklal
Caddesinde feminist gece yürüyüşü
yapan bazı kadınların ıslıkla, düdükle ezanı bastırmaya çalıştıkları yönünde
bir saygısızlığın ve hatta edepsizliğin yapıldığı yönünde iddialar var. Yürüyüşe
katılan kadınların gürültüden dolayı ezanı duymadıkları, ezana saygısızlık yapmadıkları
türünden karşı bir iddia da var. Bu durumu en iyi o anda meydanda bulunanlar
bilecektir. Bu konuyu muamma olarak kabul etsek bile taşınan pankartların
içerisinde çok edepsiz yazıların olduğu bir gerçek. Eğer manevi hassasiyetleri
yüksek olan insanların ezan hassasiyetini abarttıkları düşünülüyorsa karşı
fikirdeki insanlarında en azından pankartlarda yazanlara yönelik diyecekleri
olmalıdır. Miting alanında birtakım marjinal fikirlerin sergilendiği, pankartlarda
milletimizin aile yapısını ve kadının iffetini hedef aldıkları unutulmamalıdır.
Dikkat ettiniz mi, edepsiz pankartlar taşıyan kadınların sadece kendileri gibi
düşünenlerin özgürlüklerini önceledikleri gözüküyor. Pankartlar bunu
gösteriyor. Milletimizin sinir uçlarıyla oynanmaya çalışıldığı kesin. Pankartlarda
ki talepler nedir? Ne istiyorlar? Milletimizin evlatlarının evlilik
müessesesini terk edip günübirlik ilişkiler yaşamasını mı istiyorlar? Babalarının
kim olduğu belli olmayan çocukların çoğalmasını mı istiyorlar?
Oynanan bu oyuna yönelik istihbarat
teşkilatımızın ve devletimizin bildikleri vardır muhakkak. Ama biz sıradan
insanlarında oyunlara gelmememiz için akıl ve şuur panzehirini her dem
yanımızda taşımamız gerekiyor. Kadınlarımızı, menşei batıdan ithal olan feminist
adı altında bir ideolojiyle donatmaya çalışıyorlar. Emperyalist güçlerin,
ülkemizdeki özellikle feminist kadın derneklerini fonlamalarıyla sürdürülen bir
beşinci kol faaliyeti gibi gözüküyor bu yaşananlar.
Gerek Avrupa Birliği, Gerek Amerika,
NATO, gerekse de başka kanallar üzerinden ülkemize gelen paraların, fonların
bize ne getirileri olduğu, bu kanallar ile bizlerden neler götürdüklerine
yönelik çalışmalar yapılmalı. Bunun için devlet memuru mantığından uzak birimler
teşekkül etmeli. Sıcak paraya kavuşan erk maalesef ki işin olumsuz yanlarını
göz ardı edebilmektedir. Buna en çarpıcı örnek olarak Marshall yardımı ve üst
düzey subaylarımıza NATO fonlarıyla sağlanan menfaatleri gösterebiliriz.
Emperyalist
güçlerin en çok uyguladıkları yöntem para, imkân ve şeytani taraflarını
kullanarak bizim gibi özellikle Müslüman ülkeleri ağlarına düşürdükleri,
devşirdikleri insanlar üzerinden ülkeye zarar verme ve emellerine ulaşma
çabalarıdır. Kandırıp devşirilen bu grupla bir hayran kitlesi oluşturup
insanlar üzerinden amaçlarına ulaşma çabasındalar. Beşinci kol faaliyetlerinin
her çeşidini yaparak ülkemizi zayıflatmak için ellerinden gelenleri yapıyorlar.
‘Dişe diş savaş, akıllı savaşçı için son
çaredir’ diyen Sun Tzu, mert savaşçının özelliklerini göz ardı etmiş
gözüküyor. Emperyalist güçler daha çok kendilerine sirayet etmiş birçok
hastalıkları bizlere de bulaştırma çabasındalar. AİDS’e yol açan HIV virüsünü
taşıyan birisinin nasıl ki bu virüsü başkalarına da bulaştırma çılgınlığı gibi kötü
bir ruh halini taşıyorlar.
Zaman zaman
öyle anlar oluyor ki ‘çivisi çıkmış
dünyanın’ sözü dilimize dolanıyor. Güzel insanların yanında adamlıktan uzak
ya da uzaktan adam gözüken insanlarında çokluğuna şahit oluyoruz.
Son tahlilde
düşman bizimle barışı, biz güce ulaşınca isteyecektir. Bunu da unutmamak
gerekir. Kötü kötülüğünü yapmakta ve maalesef ki yapmaya da devam edecektir.
Hep bunlar üzerine kafa yormaktansa biz ne yapmalıyız? Çok çalışmalıyız.
Üretmeliyiz. Açıklarımızı kapatmalıyız.
Mücadele ruhumuzu kaybetmemeliyiz. Yeter
ki sen kurt ol, it havlamasıyla kurtlar ürkmez. Ayrıca şu unutulmamalıdır
ki milletimizin içinde emperyalistlerin
atlarını besleyeceği tahammül yaylası yok.
Yazı No: 17
http://www.yenidogruhaber.com/
Güçlü olma,
gücü elinde tutma, şeytan olma gibi hastalıklı ruh haline batılılar daha çok kapılmış
durumda. Milletlerin hasletlerine öykünmek yerine hep zarar verme, yıkma, yok
etme, dünyanın zenginliğini hep kendilerine hak görme gibi gayri insani ve
gayri ahlaki yaklaşımlarını insanlık namına terk etmeleri gerekiyor.
Kalın
sağlıcakla.
İlkay Coşkun
18.03.2019http://www.yenidogruhaber.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder