Acziyet Mevzusu
kahramanlık
taslayan insan
neyle kiminle
savaşın senin
bilmez misin ki
insanlar ölümlüdür
insanlar aciz
insanlar et kemik
Merhaba sevgili dostlar.
Baş döndürücü
gelişmeleri, yenilikleri yaşayan insanın acizliklerinde, yetersizliklerinde,
ruhunun ve yüreğinin kırılganlıklarında çok bir değişiklik yok aslında.
Bu bağlamda
örneklemeleri birçok alandan verebiliriz. Yazarçizer çevresinde gözümüzde çok
büyüttüğümüz birtakım tanınmış kişileri yakından tanıma fırsatı bulur isek
bahsi geçen bu halleri çok rahatlıkla gözlemleyebiliriz. İnsanların deruni
yönlerinin yanlarında, sığ yanları, sıradan yanları hep vardır, var olacaktır.
Çok basit düz mantıkla çözülebilecek bazı konuları, isminin önünün hayli
kabarık bazı insanların çözemediklerine şahit olmuşuzdur. Nasıl ki bir bıçak
doğru elde çok maharetli bir edevat olur, yanlış elde insanı katil yapar ise, ilimde
böyle değil midir? İlimle kimi bilim adamı insanlığa faydalı âlim olur kimisi
de atom bombası yaparak insanlığın sonu olur. İnsanı ileri noktalara taşıyan
bir ilim adamının yanında, insanları sapkınlığa, inançsızlığa sevk eden bilim
insanları da çıkar gün gelir. Allah
vergisi çok önemli özellikleri olan bazı
insanların bu kabiliyetleri birçok cehaletleri de perdeleyebilir. Güzel
yönleriyle hayran kaldığımız insanları tanıdıktan sonra hayal kırıklığına da
uğrayabiliriz. Bu
örnekleri çoğaltabilir de.
Eğitimin, kültürün,
inancın, genlerin, fizyolojinin, sağlığın önemi yadsınamaz. İnsanın yaşam
kalitesini belirleyen en önemli unsurlardandır. Cehaleti yenmenin önemini
toplumlar üzerinde çoğu zaman gözlemleyebiliriz. Ama her türlü olumlu
gelişmelere rağmen insan acziyetini de taşıdığına şahidiz. Dünyanın geçiciliği
ve ölüm gerçeği üzerinden kabulleniş sayılan ruh halini de taşıyabilmelidir.
Biliyor ki insan her türlü tekâmüle rağmen bazı şeyler değişmeyecektir.
Dünyamızda ne kadarda enerjinin dönüşümüne de şahit olsak kaynakların bittiği
bir nokta vardır muhakkak.
İnsan yüreğinin ve
beyninin bir köşelerinde boşlukları hep yaşarlar az veya çok. Bu boşluklar kimi
zaman uzunca bir süre pasiftir. Bir an gelir harekete geçer ve aktifleşir. Bu
boşluklar daha çok korkuları, tedirginlikleri, yetersizlikleri, acizlikleri
içerir. İşler yolunda iken, sağlık yerinde iken bu boşluklar genel olarak uyur vaziyettedir.
Bir nevi bilinçaltındaki derin çukurlardır bunlar. Bu boşluklar eğer disipline edilmezse,
törpülenmezse, dizginlenmezse çok kötü sonuçlar doğurabilir. Yüreklerdeki ve
beyinlerde ki bu boşluklar bu anlamda hep vardır. Manevi anlamda yapılan
iyileştirme çabaları insana olabildiği kadar deva olabiliyor. Manevi yönden
kendini kuvvetlendirmiş bireyler zor zamanlarda daha az zarar görerek yoluna
devam ediyorlar. Zaman zaman durduk yere hüzün yaşayan, durduk yere
karamsarlığa kapılan insan, yaşadığı bu negatif duygulardan dolayı iletişim
noktasında ki bağlantıları son derece zayıftır. Bu yüzden olabilecek tüm negatifliklerin
bir nevi dışavurumlarını yaşarlar. Boşluk her zaman doldurulmaya müsaittir.
Boşluklar cazip alanlardır aslında. Adı üzerinde boşluk. Bu alanları olumlu
argümanlarla doldurmak demek olumsuzlukları bir anlamda asgariye indirmek
demektir. Boşluk boşluğu kabul etmez, hep dolma eğilimindedir.
Cüzi iradeye sahip
olan insanoğlu emeği ile çalışması ile hep bir noktaya gelme gayretini
gösterirken kader aynasına görüntüsü yansır. Kimi zaman lütuf içerisinde
kahırlarını, kimi zamanda kahır içerisinde lütuflarını yaşar. Küllü irade
çerçevesinde kulluğunun yanında acizliği de vardır. Hz Âdem’den beridir fizyolojik
olarak birbirimizden yok farkımız. Çoğu zaman zırva içinde ki insan zirvede de
olsa zafiyet gerçeği hep yaşanmaktadır. İnsanoğlunun canlılar içerisinde kendisini
dizginleyebilmesi, eksiklikleriyle birlikte kendisini bilmesinden geçer. Bazı
insanları ne kadarda büyütürsek büyütelim, insanoğlu zaaflarıyla var olan bir
canlıdır. Büyük dediğimiz insanların da zaaflarını görmemiz ve ona göre
değerlendirmemiz bu noktada önem arz eder.
Çaresizlik, umut ve hayalperestlik üçgeninde gezeleyen
insanoğlu ne kadar ilerlerse ilerlesin, doğum seremonisi ve sonrasında ölüm
elvedası gerçeğinin dışına çıkamıyor bir türlü. Şu bir gerçek ki; doymaya ve ölmemeye çalışan insanoğlu
bu dünyada ne tam olarak doyabilecek ne de ölümsüzleşecek.
Sağlıcakla kalınız.
İlkay Coşkun