Merhaba
sevgili dostlar.
Bir
uydu ya da bir uzay aracında olup insanların amansız koşuşturmalarını,
savaşlarını ve gereksiz güç gösterilerini izlemek isterdim. Bu mücadele
içerisinde insanların hiç ölmeyecek gibi davranan hallerine dakikalarca
kahkahalarla gülerdim herhalde. Ayın, yıldızların, güneşin, atmosferin altında
küçücük bir zerreden ibaret olduklarını insanların kulaklarına fısıldamak
isterdim.
Ecdadımız
devletin, ümmetin birlikteliğini, büyüklüğünü her daim öncelemiştir. Görkemli, bir
o kadar da muhteşem eserleriyle İslam medeniyetine büyük hizmetler sunmuşlardır.
Bir taraftan da dünyanın geçiciliğini, insanın ölümlü olduğunu uygulamalarıyla,
eserleriyle göstermeye çalışmışlardır nesillere.
Haksızlıklara,
zulümlere karşı vicdan sahibi bütün devlet adamlarının mücadele etmesi
gerekmektedir. Batıl’ın tek vücut olduğu dünyamızda, hakkı savunanların tek olmak
gibi bir lüksleri yoktur. Biz Müslümanlara bu anlamda çok iş düşmektedir.
İlkönce kendi içimizdeki sorunları halledip daha sonrada dünya üzerinde sözü
geçen devletler haline gelebilmeliyiz. İnsanların cebinde ne kadar çok parası olursa olsun devletin
hakiki kudretinin önüne geçememektedir. Dünya üzerinde devletlerin gücü,
dünyanın gidişatını belirleyen en önemli unsurdur. Osmanlı imparatorluğu ruhu tekrar
neden Müslüman devletleri içerisinde doğmasın? Bu ruha neden bizler öncülük
etmeyelim ki.
Müslüman
âlemi kendi içinde ki ihanet şebekeleriyle uğraşmaktan gelişmeye, büyümeye
fırsat bulamıyorlar bir türlü. Bu durumu bizler ülkemizde aşikâr bir şekilde
yaşıyoruz. Devletlerin gayri resmi stratejileri olmasa
birçok sorunun çözümünün kolaylaşacağına inanıyorum. Din üzerinden hareket
ettiklerini iddia eden bazı çevrelerin hallerini ise anlamakta zorluk
çekiyorum. Sonuç olarak, her ne kadar -devlet
herkesin- dense de bu gördüğümüz ihanet şebekeleri -devlet sadece bizim olsun-un savaşını veriyorlar kendilerince. Ne
kadar aykırı sesler çıksa da devletimizin önderliği ve himayesinde yaşamaya
devam edeceklerdir birçokları Allah’ın izniyle.
Büyük
devlet, büyük millet, büyük medeniyetler kurmuş bir neslin torunlarıyız. Bizler,
Selçuklu, Osmanlı ve ardından Büyük Türkiye bilincini her türlü sıkıntılarımıza
rağmen içimizde yaşatmaya devam etmeliyiz. Günü gelir Alparslanlar,
Ertuğrullar, Fatihler, Atatürkler çıkar içimizden. Bütünü oluştururken manevi
değerlerimiz, dini değerlerimiz, aile kurumumuz, kültürümüz gibi birçok
hasletimiz önem arz eder her daim. Bu bütün içerisinde beliren ara renkler, büyük parçaları birbirine perçinleyen harç
gibidir. Günümüzde sadece, ya -yaşasın
kralım- ya da –kahrolsun-u
yaşamamalıyız. Olaylara karşı hoşgörümüzü ve öz eleştiri yetilerimizi kaybetmemeliyiz
hiçbir zaman.
Son
yüz yılda, “büyük medeniyet”
ülküsüyle yola çıkanlar, “daha iyi bir
hayat” anlayışına dönmeseler idi, bizler çoktan büyük medeniyetimizi
kurmuştuk bile. Yeter ki insanın içinde o ruh olsun. O kararlılıkta olanlar,
yalın ayaklarıyla bile büyük medeniyetini kurmak için yola çıkarlar diye
düşünüyorum.
Biz
Müslümanlar, farklı coğrafyalarda olsak bile, aynı dünyada yaşayıp aynı dünyada
öleceksek fazla konuşmamıza gerek yok. Safları sıklaştıralım yeter.
Kalın sağlıcakla.
Kalın sağlıcakla.
İlkay Coşkun